Başıma bir şey geldi, artık kuşkum yok. Herhangi bir kesinlik ya da apaçıklık gibi değil, bir tür hastalık gibi belirdi bu. Sinsi sinsi, yavaş yavaş yerleşti; biraz tuhaf, biraz tedirgin duydum kendimi, o kadar.
Yüreğindeki her şey ölmüş olacak. Bundan sonra sevgi nedir bilmeyeceksin; ne yaşama sevinci ne gülüp eğlenmek ne merak ne cesaret ne de dürüstlük, hepsinden, hepsinden yoksun kalacaksın. Bomboş bir adam olacaksın.
Hepiniz birer gevezeden ve farfaracıdan başka bir şey değilsiniz! Küçücük bir acınız olsa, on paralık yumurtası için ortalığı birbirine katan tavuklara dönersiniz! Üstelik burada bile başka yazarların düşüncelerini çalansınız! Ruhlarınızda bağımsız bir yaşamdan iz bile yok! İspermeçten yapılmış yaratıklar! Damarlarınızda da kan yerine serum dolaşıyor! Hiçbirinize inanmıyorum! İlk işiniz, ne pahasına olursa olsun insana benzememektir.
Hayata dair soruların cevaplarını ararken kendimi tam anlamıyla ormanda kaybolmuş gibi hissettim. Bir açıklığa gelerek bir ağaca tırmandım. Etrafımdaki sonsuz bucaksız alanı açık bir bir şekilde görebiliyordum. Fakat evin olmadığını, olmayacağını da gördüm. Ormanın derinliklerine, karanlığına daldım, yine de bir ev bulamadım, var olan şey sadece karanlıktı.