Hayatıma "Oblomovluk" kelimesini katan, tembellik yaptığım zaman kendime "Oblomovluk yapma Cansu" diye telkinde bulunmamı sağlayan harika eser. Kitabı okurken şunu farkettim her insanda az yada çok "Oblomovluk" var mesele bunun hayatımıza ne derece yansıdığı. Bence bir eser bariz gerçekleri yüzümüze vurduğunda gerçek bir eser olabilir. Oblomov da öyle. Okurken bir çok bölüm de baş karakterimiz İlya ya sinir olsak bile -ki çok defa karaktere sinirimden kitabı yarım bırakmayı bile düşündüm - Bir taraftan onun acizliği ve bıkkınlığı, bir taraftan o saflığı ve dürüstlüğü bir şekilde hikayeye çekiyor bizi. Sonu hemen hemen tahmin ettiğim şekilde bitti bir kaç ufak tefek detaylar hariç. Karakterler ince ince nakış gibi işlenmiş, sanki hepimizin bildiği aslında tanıdığı kişiler gibi. Hiç yadırgamadan karakterlere dalıp gidiyorsunuz.
Hayatı erteleyerek geçirdiğimiz boşa zamanın bizden neleri alıp götürebileceğini o kadar vurucu o kadar net o kadar derinlemesine anlatmış ki Gonçarov bazı tespitler soğuk duş etkisi yaratıyor.
Sözün özü, okunması ve ders çıkarılması gereken güzel bir eser.
Stolz'un da dediği gibi "Ya şimdi, ya hiçbir zaman"
(Bu arada keşke Stolz gibi bir dostum olsa valla sırtım yere gelmezdi.)