Kayıptı, yorgundu ve kızgındı...Ama bu duyguların bir hedefi yoktu. Her şey gibi o da anlamsızdı. Yani en azından öyle düşünüyordu. Her gün aynı şeyleri yapıyor, aynı zaman çizgisinde ilerliyordu. Günlük sıradan işler onun için o kadar anlamsızdı ki bazen yaşamak bile istemiyordu. Ama bu isteksizlik bile anlamsızdı. Etrafındaki her şeyde bir anlam bulurken kendinde bulamıyordu. Sonsuz bir döngü gibi aynı şeyleri yapıp aynı sonuçları alıyordu,zaman yolculuğunu konu almış bir film gibi... Bir gün değişmek istedi. Belki biraz sıradan, daha anlamlı ve daha mutlu bir hayat istedi. Ama bu istek sadece bir istek olarak kaldı. Bu kadar zor muydu değişmek, gelişmek, mutlu olmak? Zaman aktı ve geçti... Daha çok izledi dünyayı ve gittikçe anladı. Anlamın bulunan bir şey olduğunu...Bunca zaman tek yaptığı anlamın onu bulmasını beklemekti oysa anlam aranınca ortaya çıkan bir şeydi.