general bir başka gardiyana döndü: "buradaki tutukluların statüsü nedir?" gardiyan soruyu pek anlayamamıştı. bir şeyler söylemek istiyordu ama kem küm ediyordu. general bu kez soru şeklini değiştirdi: "yani evladım" dedi "buradaki tutuklular normal tutuklular mıdır?" asker bu kez soruyu anlamanın şevkiyle cevap verdi. "hayır komutanım?" "ya nasıl tutuklulardır?" "anormal tutuklulardır komutanım." "peki normal tutuklularla, anormal tutuklular arasındaki fark nedir?" "normal tutuklular, normal cezaevlerinde bulunurlar komutanım. hırsızlar, esrarcılar, ırza geçenler normal tutuklulardır. vatanı yıkmaya kalkışanlar anormal tutuklulardır!" "peki bunlara nasıl davranırız?" "anormal komutanım"
Bu “Niçin yaşıyorum?”un cevabını verebilen insan bahtiyardır. Ben onun cevabını veremiyorum. Ağlamak geliyor içimden...
......
İçimden bir ses boyuna, “Sonra? Bu iş de oldu, Bu dansı da ettin. Bu elbiseyi de giydin, bu sabah da kalktın. Bu erkekle de yattın. Bu gece de uykun geldi... Sonra? Sonra ne olacak?” diyor. Sonra ne olacak? Sonra? Bilmediğim, beklemediğim, aklımdan geçirmediğim hiçbir şeyin, hiçbir hadisenin olmayacağını biliyorum... Sonra olacakların hepsi daha evvel olmuşlara benzeyecekti. İlk önce benzemese bile o içimde ki ses “Sonra?” diye sormaya başlayınca benzeyecek... İçim sıkılıyor..
Cebinden gözyaşlarıyla bazı yerleri bozulmuş bir resim çıkararak özlem ve hayretle bakıyordu.
...
Kendi kendine “Bu oda karanlık, soğuk... Belki üşürsün!” diye resmî koynuna koydu.
“Bana kalırsa, Bin Dokuz Yüz Seksen Dört, kuşkusuz, insanlığı bekleyen bir “total totalitarizm” tehlikesine karşı edebiyatın bağrından yükselen bir uyarı çığlığıdır. Ama aynı zamanda, günümüz toplumlarında gücü elinde tutmak, iktidarı sürdürmek uğruna uygulanan yönetsel, dinsel, dilsel, ulusal, budunsal, ahlaksal, eğitsel baskılar, zorbalıklar, dayatmaların karanlığı içinden kulağımıza çalınan bir sis çanıdır...
.....
Bin Dokuz Yüz Seksen Dört’ün geçtiği 1984 yılı, hem içinde yaşadığımız bir karabasan hem de her an yaşayabileceğimiz olası bir korkulu düş olarak önümüzde durmaktadır.”
Celal ÜSTER, Aralık2010
1984George Orwell · Can Yayınları · 2019165,2bin okunma
Bu kitap zihnimde ne yazık ki İzmir Depremiyle eşleşti, kitabı okurken o korkunç dakikaları yaşadım ve ancak 1 hafta sonra zar zor odaklanıp nihayet bitirebildim.. Fakat biliyorum ki Vadideki Zambak ve Felix-Madam de Mortsauf’un aralarında ki aşk bu kötü zamanları hatırlatacak.. Her neyse kitabın konusu; ailesi tarafından sevgi görmeden büyüyen genç Felix’in, evli bir kadın olan Madam de Mortsauf’a olan aşkını ve bu aşkla büyüyüp yetişkin oluşunu anlatıyor. Kitap sürükleyici değil aksine sindire sindire okunması gereken betimlemeleri biraz ağır ancak tamamen kitabın içine alabilecek kadar derin bir anlatıma sahip. Özetle bu ruh haliyle okuyor olmama ve odaklanma
problemi yaşamama rağmen beğendim lakin yine yayınevi kurbanı oldum, başka yayınlarla arasında yaklaşık 120 sayfa fark olduğunu gördüm. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınlarından alıp tekrar okumayı düşünüyorum diyip bir alıntıyla sözlerimi noktalıyorum.
.
.
Ancak ihtiyar hekim günün birinde, “Bedenin iyileşmeden önce yüreğin iyileşmesi gerekir!” diye haykırmıştı.
Vadideki ZambakHonore de Balzac · Venedik Yayınları · 201842,2bin okunma