"......
Gidenler sadece kalbini bırakmaz geride, içli de bir öykü bırakır; tanrılardan kotarılmış tatlı birkaç an'ı, bir papatya gülüşünü, birlikte bir şarkı dinlerken aynı duyguların pervane olduğu tılsımlı bir geceyi, şiirlere yüklenen yeni anlamları, çiçek gibi bir devrim umudunu, parmak uçlarındaki dirimi de bırakır... Gidenler, aslında yeni hikâyelere kalplerini sınamaya gidiyordur; illa ki örseleneceklerdir kaldırımlarda bir gül gibi...
Gidenler, olası kutlu bir şiir bırakır; her gece aşığın kanıyla yazılacak kıpkırmızı bir şiir..."
.
EFELYA'dan...
m.binboğa
.
senin şehrinde de akşam oluyordur şimdi
karanlığa gömülüyordur dağlar
kırlangıçlar dönüyordur yuvalarına
içimde bir yanlış bahar...
.
m.binboğa
EFELYA'dan...
EFELYA'dan...
........
Elif, Ferhat'ı daha yakından tanımak için, çocukluğuna dair hatıralarını anlatmasını istedi ondan; sonra sesine bir avuç fesleğen katıp:
“Dur, önce anneni anlat, çok merak ediyorum, yaşıyor değil mi?”
“Yaşıyor değil mi?” cümlesiyle Ferhat birdenbire dağılmıştı.
“Hayır, yaşamıyor; çocukken kaybettim
Yağmurla gelen... (EFELYA'dan...)
.
Dışarıda inceden bir yağmur yağıyor, ne çok severdin yağmuru... Kâinatla birlikte arınıyoruz, şiirler oku bana hemen şimdi, derdin ve en çok da Olvido'yu severdin. Ben telin ucunda, "Hoyrattır bu akşamüstüler daima..." deyince içini çeker, "hoyrattır... hele sensiz..." diye araya girer; gerisini birlikte mırıldanırdık: "Gün saltanatıyla gitti mi bir defa, bir el çıkarmaya başlar bohçamızdan, lavanta çiçeği kokan kederleri..."
Dışarıda inceden bir yağmur yağıyor, hâlâ uyumadım, gözlerim tuz biber... Özlemek sözcüğü hafif kalıyor duyguları anlatmaya, belki hasret, ah hayır, hicran demeli buna... İnsanlar uyuyordur bu saatte; tekmil kuşlar, kediler, köpekler... Bir ben naçar kalmışım kör bir gecenin kıyısında, bir de saksı çiçekleri... Hüzünle bakıyorlar, yağmurun sesini duydular ya, gözlerimin içine bakıyorlar... Susamışlar belli ki, tıpkı benim sana susadığım gibi...
m.binboğa