"Jules Verne’in "Karpatlar Şatosu" benim için oldukça ilginç ama tam olarak ne sevdiğime ya da sevmediğime karar veremediğim bir kitap oldu. Öncelikle, Verne’in yarattığı gizemli atmosferi takdir ediyorum. Karpat Dağları'ndaki terk edilmiş şato, kasabanın sakinlerini ürküten tuhaf olaylar ve bu gizemi çözmeye çalışan karakterlerin yolculuğu, romanın başından itibaren merak uyandırıcıydı. Gotik unsurlarla dolu olan bu esrarengiz ortam, özellikle Verne’in diğer eserlerine kıyasla farklı bir tat veriyor gibi geldi bana. Bu gizemli hava beni içine çekti diyebilirim aslında
Ancak kitabın bazı kısımları, özellikle olayların yavaş ilerlediği anlarda, beni biraz zorladı. Verne’in anlatımı yer yer detaylara fazlaca odaklanıyor ve bu da bazı bölümlerde temponun düşmesine neden oldu. Belki de kitaptan daha hızlı bir aksiyon beklediğim için bu noktada arada kaldım.
Karakterlerle ilgili de aynı ikili duyguyu yaşadım. Onların şatonun gizemini çözmeye yönelik çabalarını takip etmek keyifliydi, ama bazı karakterler tam olarak derinlik kazanamamış gibiydi. Olayların çözülmesi ve teknolojinin dahil olduğu kısımlar ilginç geldi.
Sonuç olarak kitabın atmosferi ve gizem unsurları çok hoşuma gitti, fakat bazı kısımlarda beklentilerimle tam örtüşmediği için tam anlamıyla bayıldığımı söyleyemem. Yine de bu eseri okumak farklı bir deneyim oldu benim için.
ALİ: Sen şimdi bizden oy istersin.
POLiTiKACI: Aman canım oy'un lafını eden kim? Düşündüğünüz şeye bakın hele ... Ben bugün sırf hatır sormak için ...
ALİ: Siz hatırı dört yıldan dört yıla sorarsınız ne hikmetse.