İnsanoğlunun gelişiminin dönüm noktası süreklilik arz eder. Devrimci düşünsel hareketlerin geçmiş bütün her şeyin geçersiz olduğunu ilan etmeleri bunun için doğrudur - henüz hiçbir şey olup bitmemiştir çünkü.
Hiç düşündünüz mü? Ölen bir insanı gerçekten bir kez daha görebilir misiniz? Ölen bir okula gidebilir misiniz? Ölen bir evde uyuyabilir misiniz?
O yıllar öldü.
O yılları bize öldürecek biçimde yaşattılar.
Mahmut Usta İstanbulluların yüzyıllardır kuyulara attıkkları,sakladıkları şeyleri saymayı da çok severdi: Kılıçlar,kaşıklar,şişeler,gazoz kapakları,lambalar,bombalar,tüfekler,tabancalar,oyuncak bebekler,kafatasları,taraklar,nallar ve en akla hayale gelmez şeyleri bulmuştu eski kuyularda. Belli ki bunların bazıları susuz,kör kuyulara saklamak için atılıyor,sonra da yıllarca,yüzyıllarca unutuluyordu. Bu tuhaf değil miydi? İnsanın sevdiği,kıymetli bir şeyi kuyuda bırakıp sonra da unutması acaba neyin işaretiydi?