Oblomov ve oblomovluk üstüne söylenecek ne çok şey var. Gonçarov’un ölmüş ama ölümsüz kahramanı Oblomov zekası, pırıl pırıl ruhu, kalbi ve zerafeti ile insanlar arasına karışıp insanın karanlığını görünce içine çekilir. Yaşamdan, yaşama isteğinden, insandan, konuşmaktan, anlamaya çalışmaktan vazgeçer. Gonçarov uzun uzadıya onu tozlanmış odası,
“Yüzyıllardır çözülemeyen acayip bir bilmeceydi insan. Derinlerinden daha derin bir sırdı ya da ucu bucağı olmayan, içi pisliklerle, içi eşsiz güzelliklerle dolu alabildiğine karanlık ve karmaşık bir evrendi. “
“Herhalde beni tuhaf bir kuşa benzetmişlerdi. Belki de onların gözünde masallardan çıkıp gelmiştim ben, ne yapacağımı kestiremeden köyün üstünde kendi hızımın üçünde kaybolmuşçasına uçup duruyordum. Ola ki başka bir masala gidecektim ama henüz o masal yaratılmamıştı.”
“Zamanı saatlerle, dakikalarla değil, güneşin doğup batmasıyla değil, onunla ölçüyordum: “Onu gördüm , görmedim, göreceğim - görmeyeceğim, gelecek - gelmeyecek..”