Hiçbir hanedan mensubunun kanı dökülmez, ancak boğularak öldürülürdü. Bu neden böyleydi acaba? Kanları başka renkte miydi, yoksa öyle olduğunu sanmamızı mı istiyorlardı? Kanlarının biz zenciler gibi kırmızı olduğunun görülmesinden mi korkuyorlardı?
Zavallı adamcağız kadersizliğine ağlıyordu belli ki. Koskoca tahtı bir gün içinde kaybetmek kolay şey değildi. Bunun için eskiler,ne oldum değil,ne olacağım demeli,diye nasihat ederlerdi. Tahtın da, malın mülkün de faydası yoktu insana.
Başkalarının verdiği karşılık nedeniyle duygularımızın üzerindeki kontrolümüzü kaybediyoruz.Diğerlerinin bizi kabul etmesine ve onaylamasına ihtiyaç duyduğumuzda,onlara aynı zamanda duygularımızın uzaktan kumandasını vermiş oluyoruz.