Dahiler milyonda bir yetişir; insanlığın olgunlaşmasını sağlayan büyük dehalar için ise yeryüzünden belki de yüzlerce milyon insanın gelip geçmesi gerekmektedir.
Fakat bizim siyasetçilerimizin arasında ekonomiden anlayan tek bir kişi bile yoktur. Samimi olan tek bir kişi de yoktur. Onlara göre siyaset bir oyundur. Biri diğerini atlatır, diğeri de bir başkasını sıkıştırır böylece herkes siyaset konuşur ama çiftçiler ve işçiler tamamen iflas etmiştir.
Onları yaratan tanrı bir tür şaka yapmak istemiş olmalıydı herhalde. Okulları vardı ama eğitimleri yoktu. Siyasetçileri vardı ama siyasetleri yoktu. İnsanlar vardı ama insanlık yoktu. Yüzleri vardı ama utanmaları yoktu. Bu çok abartılı bir şaka gibiydi gerçekten.
İstatistiklere göre bizim üniversite mezunu sayımız Mars’taki diğer ülkeler arasında en yükseği. Sayısal olarak birinci olmamız bizi yeterince tatmin ediyor.
Bu kadar kafası karışık, cahil, zavallı, fakir, halinden memnun hatta mutlu bir halk… kurnaz, bencil, öngörüsüz, utanmaz, kendi çıkarlarından başka bir şey düşünmeyen ve toplumla hiç ilgilenmeyen siyasetçiler varken kişisel çaba bir işe yarar mı?
Ölmek ne bilmiyorum. Merak da etmedim hiç. Yani iyi kötü fikrim var aslında, tam olarak ayrıntısını bilmiyorum ama. Tatil gibi bir şey sanıyorum onu, taşınmak gibi, kesin bir şey. Onu bir daha göremeyeceğimi biliyorum yine de fakat. Bu kadar ani olmasına, böyle habersizce kaçar gibi olmasına üzülüyorum sonra, bozuluyorum biraz. Çağırsaydı ben de gelirdim belki?