Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Dora

('Acının sınırı vardır, ama korku sınır tanımaz:'
Reklam
Dünya potansiyel tehlikelerle doludur. Biri çıkıp sizi trenin önüne itebilir, kafanıza göktaşı düşebilir ya da bir terörist seyahat etmekte olduğunuz uçağı kaçırabilir, ama günlük hayatınızı bunların başınıza gelme ihtimaline göre düzenlemeniz pek de iyi bir fikir değildir. Kaldı ki potansiyel tehlikelerin çoğu asla gerçekleşmez.
İnsanları korkutmak kuşkusuz gazete sattırır ve insanları televizyon ekranlarına çeker -işte tam bu nedenle televizyon haberleri ve gazeteler çoğunlukla en korkutucu haberleri nakletmek konusunda birbirleriyle rekabet halindeymiş gibi görünürler. Eğlence endüstrisi de bu yanşa katılmaktan geri durmaz.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Montaigne'in de söylediği gibi: "İnsani zaafımızın anlamı, kaçınmamız gereken şeylerin, elde etmek için gayret sarf etmemiz gerekenlerden fazla olmasıdır."
"Neden aşk titretemiyor yüreğimi korku gibi?" The The, "Bluer than Midnight", Dusk (1993)
Reklam
Bir toplumda korkuyu kim kontrol ediyorsa tüm toplumu da kontrol etme yolunda olduğu hususunda hemfikirdir. Her ikisinde de, insani dayanışmanın temelini oluşturan, bir şiddet korkusudur. Hayatta kalmayı başarmış tüm toplumların başlangıç noktası insanlar arasındaki iyi niyet değil birbirlerinden korkmuş olmalarıdır, diye iddia eder Hobbes.
Vico korkuya, ortak korku diye vurgu yaparken, Machiavelli ve Hobbes’da başat olan karşılıklı korkudur: İnsanlar dış bir tehditten korkmak yerine birbirlerinden korkarlar. Yine de her bir bireyin bir diğeri karşısında hissettiği korku toplumsal ortaklığın kurulmasına vesile olur.
g*t korkusunun insanları bir araya getirmesi üzerine
Vico, medeniyeti yıldırım korkusuyla başlatır. Korkuya neden olan şeyin, başka insanlar değil daha ziyade bütün insanların aynı biçimde karşı karşıya bulunduğu tehdit olması önemlidir. Herkes yıldırımdan korkuyla kaçtığında, hepsinin aynı şeyden korktuğunu fark edebilirler, bu da bir ortaklık/ topluluk için başlama noktası hizmeti görecek bir ortak referans noktası verir.
Ben aşkı “kendini adama”ya ilişkin bir deneyim, dolayısıyla kendimi öteki­nin yaranna unuttuğum bir deneyim olarak da görmü­yorum, dünyada öteki, en sonunda beni Bambaşkası’yla ilişkilendiren şeyin modelidir.
Ben anlamadım bişiy
Dünya benzerlikten değil de farktan hareketle incelendiğinde, gerçekleştirildiğinde ve yaşandığında na­sıl bir yer olur? Bence aşk budur işte.
Reklam
Arzu ötekinde, her zaman biraz fetişist biçimde, göğüsler, kalçalar, er­keklik organı gibi seçili nesnelere yönelirken, aşk doğru­dan ötekinin varlığına; benim yaşamımda dağılıp yeni­den birleşen varlığıyla donanarak ortaya çıktığı haliyle ötekine yönelir.
Aşık olmayın sakın: bu bir tuzak
Erkeğin arzusu koca göbekli ve cinsel bakımdan yetersiz, gülünç Fallus’un arzusudur; göğüsleri sarkık, dişleri dökülmüş yaşlı kadının görüntüsü de her güzelli­ğin gerçekteki geleceğidir. Birbirimize sarılıp uyuduğu­muzda kendini gösteren aşktaki sevecenlik bu sevimsiz düşüncelerin üstüne perde çeker.
SEVİŞMEYİN SAKIN
Cinselliğin ne kadar harika olursa olsun -ne kadar harika olabileceği de ortadadır-, hep bir tür boşluk duy­gusu içinde sona erdiğine bakılırsa, bu doğrudur.
Aşkta özne ken­dinden öteye, özseverliğin ötesine geçer. Cinsellikte, öte­kinin aracılığıyla da olsa kendinizle ilişki içindesinizdir. Öteki sizin zevkin gerçekliğini keşfetmenizi sağlar. Buna karşılık, aşktaysa ötekinin aracılığı kendi başına değer ta­şır. İşte aşktaki karşılaşma budur: Ötekini olduğu haliyle sizinle birlikte var etmek için, ona doğru atılırsınız.
Aşk, cinselliğe giden bir tuzak mı?
Cinsellikte cinsel ilişki yoksa, aşk cinsel ilişki eksikliğini gideren şeydir.
6,3bin öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.