Kasım mmm

Kasım mmm
@DusuncesizFilozof
Mini Biyografi mi.... Buralara ya da oralara ne yazarsak, kendimizin gölgesi bile olmaz.
Bir türlü cevap bulamadım. Neden yaşıyorum. Yani yaşamak zorunda mıyım. Zorundaysam da eğer bu zorunluluğu dayatan şey nedir. Ben var mıyım ki bu zorundalıklara maruz kalayım. Ha ölüyüm ha diri, kendimi her ikisinde de göremiyorum ve asıl ciddi olan durum şu ki kendi varlığımı kabul edemiyorum.
Reklam
Bulgularım.
En güvendiğimiz insan aslinda bize en az zarar verecegini düşündüğümüz kisidir. Yani benligimiz asla ikinci plana itilemez. Bu yuzdendir ki koşulsuz sevgi mümkün değildir.
Yaşam ile ölüm aynıdır. Insanlik yaşama anlam yükledi, ölüme ise anlam yüklemedi. Hepsi bu.

Reader Follow Recommendations

See All
Insan nicin yasar ki, sahiden olmek için mi. Yoksa yasamayi ogrensin diye mi. Ölüm oldugunda insan yoktur. Insan ancak yaşam ile birlikte var olur. Aslinda dostlarim, yaşam da ancak insan varsa vardır. Bildigimiz kadariyla bizim disimizda hiç bir varlik yaşadiginin felsefesini yapmiyor. Kanarya ne zaman ölecegini düşünerek ötmüyor. Oyleyse yaşamak gerek, ölmeden önce.
Ya da
Eksigim aşktır. Aşık olacam en kısa zamanda imkansızına!
Reklam
Yazamayan şair
Hani karalayacaktım ya bu uykusuz gecemde birkaç şiir. Helede yorgunun ki, şiirler karalıyor sanki sayfalardan benliğimi. Ve evet kabul etmeliyim ki şiir yazmakta vasatım. Olsun ama şiir, yazmak için yazılır. İlla da deli gibi sevdalar mı hissettirmeli mısralar. Delinin gibinin mısra ile şiir ile işi ne zaten. Hakkın var evet, akıllı insanlar gibi iki satır yazdığım da söylenemez. Depresif hallerimde aklım yok başımda, aklım olduğu anlarda da sözüm yok. Yukarki komşum da sessiz gece yarısı sokağın kedilerini korumak için taa beşinci kattan sokaktaki insanlara sesleniyor da, şuradaki sözlerimin kedi kadar değerinin anlaşılmayacağını sanmıyorum sayesinde. Ne yazıkki şimdiye kadarki ömrümde az konuştum çok düşündüm, çok konuşmuş olaydım dökülürdü elbet manalar yüreğimden. Olsun yinede, emek ile üstesinden gelirim elbet iki satır sözcüklerin...
Bir tutam inanç ve bir avuç cesaret olsa...
Biraz daha evimde, daha da çok yatağımda olmak ısterdim. Filmler izleyip, vakitsizlik yüzünden okuyamadıgım kitaplari okumak ve bolca aya bakmak... Arada bir de birşeyler karalayıp, yani yazıp düşünüp, geçimimi sağlamak. Her gün sabah erken kalkıp kendimi hamamböceği gibi hissettiren beyazyakadan azad olmak. Bu Kaderi degiştirmeli mi? Su katılmamış duygu ve düşünceleri törpüleyip, boş sayfalari doldurup yayın evinin yolunu mu tutmalı. Yoksa, yaşamın avuçlarımdan kayıp gidişini öylece seyretmeli mi!
Kendimi tanıtmak
Kimi şarkılarda, yillarca süren aşkı anlatır sanatçılar. Ve bu şarkı sözleri bana birtürlü uymaz. Çünkü henüz aşkımı bulamadım. Oysa şarkıyi yaşayan insanlar hayatta aşklarını bulmuşlar. Şarkıları dinlerken birinin derin boşluğunu duyuyorum taa derinimde. Sonra sadece susarak özlüyorum onu, hiç tanımadan ne garip... Işte görüyorsun ya ben buyum. Ben, Beni arayanı arıyorum tutkuyla hasretle aşkla sabırla sevgiyle umutla...
Dost
Dünyada dost denilen kelime yalan... Kendi fıtratımda saflık, berraklık göremiyorum. Hiçbir insana özümden fedakarlık ederek maddi manevi birşey vermedim. Yani vesselam, kendi ruhunun pisliğini bu kadar yakından gören biri başlarının dostluğunun samimi olduğuna inanabilir mi! Bize bu kelimeyi (dostluk) miras bırakan insanlar, uzun sürelerce bu yanilgiyla yaşamişlar. Tıpkı dunyanin düz oldugu yanılgısı gibi. Sözün özü, ezbere bildigimiz dostluk müessesesi, aşikârdır ki iflastır dünyada.
Gerçek ve hayal arasindaki uçurum
Normal zamanlarimda, yani keyfim yerindeyken kafamin içinde kendimle ilgili felaket senaryoları kurardım. Başıma gelen felaketlerde çok soğuk kanlı olduğumu tahayyül ederdim. Lakin o felaketlerden en küçüğünü yaşadığım şu anlarda bütün irademi kaybetmiş vaziyette, kafam durmuşçasina âdeta nefes alamaz bir hal aldım.
Reklam
Hakkımda:
Kendimi var olarak görmedigim cok zaman oluyor. Ki zaten adam akıllı düşünebilen biri herşeyin, bizim algı sınırlarımızın çok dışında olup bittiğini, maddenin veya maddesi olmayan varlıkların ve hatta her ikisinden de münezzeh bir boyut ile kainatın kuşatılmış olabileceğini pek ala idrak etme yeteneğinin var oldugunu bilir insanda. Ben hayatta bir çok çerçeveden sıyrılıp, esas olan, özümdeki her ne ise onun arayışındayim. Anlaşılması güç fikirlere sahibim. Ve en önemli tutkum, insandan çok uzakta, tamda kendim gibi düşünüp çerçevelerden sıyrılmış ve güzel tatlı bir kız ile ateş başında şarap yudumlamak. Her anın 14 milyar yil gibi uzun ve her özlemin de yine 14 milyar yıl gibi çabuk geçmesi istekleriyle, dolup, dolana akabilecegimiz sınırsız muhabbet. Işte bunu istiyorum, çok mu :|
Dolunay ve ben
Her ne kadar bilsem de ay şuan biryerlerde, yinede benim gökyüzümde olmadığı zamanlarda ben de bu kainatta yokmuşum hissi iliklerime kadar sarıyor beni.
Ve evet
Insanlar... ne büyük bir dert insan. Keşke evrimlerimizi çok çok daha ilerletmeyi sağlayabilsem. Kim bilir, belki o zaman ya evrenle birlikte yok olurduk ya da tanrı kadar kutsal.
Düşüncelerim
Sosyal medyada mutlaka istemediğim ınsanlar tarafından takip istegi alıyorum. Bazende istemeyerek de olsa kabul ediyorum bu istekleri. Ondan sonrada paylaşımlarımi çok kısıtlı bir şekilde yapmak zorunda kalıyorum. Sanırım bu uygulama sayesinde artık kıyıda köşede sessizce ve sabırla bekleyen hislerim ve düşüncelerim artık yavaş yavaş dökülecek. Ve yazdıklarımı mümkün olduğu kadar beğeni kaygısı taşımadan paylaşacağı. Çünkü insanların beni beğenme hakları olduğu gibi, beğenmeme de hakları var. Insanlar fikirlerimi de begenmeyebilir. Hatta mümkünse insan çoğunluğu beni beğenmese sevinirim. Sığ sularda oynayıp kumsalda kumdan kaleler yapan bu çoğunluk mümkünse benim fikirlerim ile düet yapsınlar. Tabi bu benim ne kadar umrumda olacak o ayrı konu ;)
Geri18
135 öğeden 121 ile 135 arasındakiler gösteriliyor.