Kaç kere, güneşin çayırlara vuruşuna, kapalı bir gökyüzündeki bulutlara, başı dumanlı tepelere, ya da ırmağın taşları üzerinde ayın titreyişlerine dalarak, karşılıklı, konuşmadan oturmuştuk!
Uyumayınca insan, ne sorduğunu bilmeden sorar. Durmadan sormak gelir insanın içinden, uyuyamamak demek, bir şeyler öğrenmek demektir zaten; sorulara karşılık bulunsa kaçar mı insanın uykusu?
Demek çiçek gönderdiler sana? Üzüldüm; üzüntümden ne çiçeği olduğunu çıkaramadım yazından. Odanda duruyor, öyle mi? Dediğim gibi, odandaki eşyalar olsaydım güpegündüz, birdenbire çıkıverirdim odandan... O çiçekler soluncaya kadar dışarıda dururdum hiç değilse.