Stefan Zweig’in beni en çok etkileyen eseri.
Yıllar sonra bile içimde hissettiğim o korku sanki gerçek gibi.
İrene’nin kabuğuna sığmayıp kocasını aldatışı, sonrasında şantajcının yaşattığı gerilim unutulmaz.
Yazar bu kitabı 1925 senesinde yazmış.
İnsanlar ve olaylar aslında hep aynı.
İrene’de kendi korkularımı görüyorum.
Fritz’de de kendi hıncımı görüyorum. O da İrena’nın eşi olmaya muktedir bir karakter, eşinden aldığı intikam eşine olan sevgisiyle doruklarda bir cezaya dönüşüyor.
Bu hikayede (ve her hikayede) haklı/ haksız yok. Sadece durumlar ve duygular var.
Aykırılar, uyum sağlamayanlar, monotonluğa karşı duranlar hep varlarmış ve hep var olmaya devam edecekler.