Ecem
Ecem
@Ecemces
254 reader point
Joined on August 2019
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
İçerisinde dört tane hikâye bulunuyor. Ben,kitaba da ismini veren baştaki “Mürebbiye” hikâyesi devam etmediği için biraz üzülmüştüm.Favorim o oldu.Masumiyeti,saflığı ve iyi niyeti hissedebiliyorsunuz. Başrolde çocukların olması ise bana çok tatlı gelmişti.Stefan Zweig olduğundan betimlemelerin güzelliğini, psikolojik tahlillerin etkileyiciliğini tahmin edebiliyorsunuzdur.Yine dünyayı anlamaya çalışan,sorgulayıcı bir üsluba sahip karakterler bulunuyordu. Hepsi güzeldi ancak bu küçük hikayeler Zweig’in diğer kitapları kadar yeterli gelmiyor insana.Ben tüm kitaplarını okumadım ama bu hikayeler bana çok kısa geldi. Tadı damağımda kaldı.Zweig’in daha iyi eserleri var ancak buna da bir şans verebilirsiniz.
Çok sıcacık bir ortamda geçen,sıcacık insanlarla dolu, Sarah Jio’dan beklediğiniz türden samimi bir hikaye. Kitabın bir yerinde bir sır olduğunun farkındasınız ama bulamıyorsunuz. Sonra karakteriniz işkillenmeye başlıyor,yine bulamıyorsunuz. Çünkü bu sır aslında nerede? Geçmişte mi gelecekte mi? Hangi mekanı,kimi ilgilendiriyor? Bu merak size kitabın sonuna hızlıca götürüyor. Her şey açıklığa kavuştuğunda ise,duygular karışık. Jio’nun hikaye içine hikaye oluşturmasına bayıldım.Baş karakter de çok tatlı bir yazardı bu arada,kendimi ona çok yakın hissettim. Bitirdiğinizde biraz üzülüyorsunuz ama değer,okuyun.
Tükeniş Kulübü benim sevdiğim kitaplardan biri oldu ve içerisindeki o karşılaşma bana Stranger Things'deki Eleven ve Hopper'ın ilişkisini hatırlattı.Tabii işler sonra değişti. Ama masum ve tatlı duyguların hakim olduğunu düşünüyorum. Başlarda bir gerilim okuyormuş gibi hissediyorsunuz ki bu güzeldi.Sonrasında atmosfer aydınlanıyor.Her şey zihninizde oluşuyor. Betimlemeler güzel.Yazar başarılı bir şekilde okuyucuya aktarmış.İçerisine güzel, değişik bilgiler serpiştirilmiş. Kitabın ismi de oldukça yaratıcı ve anlamlı bence.Jeffrey'nin iyi bir kalemi olduğunu Sinestezya'dan biliyordum ama bu kitap Sinestezya'dan kat kat daha iyiydi.Bitirince gerçekten kalbinizde sıcaklık bırakacak bir kitaptı. Tek bir kusurdan bahsetmem gerekirse- o da çok büyük bir kusur değil ama- biraz yavaş tempolu olmasıydı.Onun dışında gayet iyi, tavsiye ederim.
Reader Follow Recommendations
Evet,genelde klasiklerin de distopya olabileceği tahmin edilmez. Bir George Orwell adı geçmedikçe,klasikler sanki geçmişte yaşanmış şeyleri anlatır gibi gelir. Bu kitap da geçmiş dönemlerden bahsediyor,o ortamı oluşturuyor ancak bu kesinlikle bir distopya. Oligarklara karşı bir ayaklanmanın olduğu Demir Ökçe bu ayaklanmanın zaferini de sanki zafer bizimmiş gibi aktarıyor bize. En beğendiğim kısım karakterlerin diyalogları oldu. Atışmalarını ve iki zıt görüşün böylesine mantıklı savunulduğunu görmek şaşırttı. Sanki görüşlerin ikisini de Jack London yazmamış gibiydi. Birbirlerini çürütüyorlardı. Böyle çekişmeli bir münakaşaya şahit olmak hayran bıraktı. Öneririm,okuyun.
Bütün bir dönem üzerinde çalıştığım kitaplardan biriydi Sineklerin Tanrısı.Ben İngilizce versiyonu üzerinden çalışabildiğimden dolayı biraz mutluyum.Çünkü kullanılan kelimelerin bir nedene bağlı seçildiğini fark ettim.Ya da karakterlerin kullandığı dilin (shall not yerine shan't demesi gibi) kişilikler hakkında bilgi verdiğini ördüm.Öncelikle söylemek isterim ki eğer bu kadar üzerinde durmasaydım içerisinde verilmek istenen mesajları anlamayabilirdim.Tarihi,psikolojik ve sosyolojilk binbir türlü konu hakkında bu kitapla kültürleniyorsunuz.Benim asıl konum kitaptaki maske sahnesinin önemi olmuştu ve gerçekten fark ettim ki böyle bir sahne yazılması için insan psikolojisini çok iyi bilmek gerekiyor.Bunun gibi bir çok önemli detay var.Çocukların hepsinin erkek oluşu,canavarların temsil ettiği şeyler,ateş yakılması,gruplaşma...Hepsi bir anlam ifade ediyor.Kesinlikle tavsiye ederim.
