-Hayat hikâyenizi hemen dinlemek istiyorum. -Hayat hikâyem mi? Benim bir hayat hikâyem olduğunu da nereden çıkardınız? Öyle bir şeyim yok...
Kız gülerek sözümü kesti:
-Hayat hikâyeniz olmadığına göre nasıl yaşadığınız?
Yürürken bir yandan da şarkı mırıldanıyordum çünkü mutlu olduğumda kendi kendime bir şeyler mırıldanırım. Hiç dostu, ahbabı, arkadaşı olmayan, sevincini kimseyle paylaşamayanlar mutlu anlarında aynı şeyi yapmazlar mı?
Yine salon tenha ve karanlık. Yine gözleri yaylı kapının buzlu camlarında uzayıp kısalan gölgelere dikili. Yine onların arasında sağa sola kayan donuk pırıltılar. Yine ikide bir sallanan kanat, hafif bir gıcırtı ve beklenenin yerini alan yabancılar. Yine arzuyu fırçalayan ve gururu buruşturan bir sabırsızlık. Camda uzayan ve genişleyen gölgenin, tam ona benzemek üzere iken, anlaşılmaz hangi bulanık çizgi ve kımıldanış farkıyla ondan ayrılmasının verdiği hayal kırıklığı. Birbirinin üstünden kayıp giden sıkıntı anlarının bazen tükenmezlik ihtimalini düşündüren sonsuzluk vehmi ve dehşeti.