"Çünkü aşk, ne çöl gibi devinimsiz durmaktan, ne rüzgar gibi dünyayı dolaşmaktan, ne de senin (güneş) gibi her şeyi uzaktan görmekten ibarettir. Aşk, Evrenin Ruhu'nu değiştiren ve geliştiren güçtür. İlk kez onun içine girdiğim zaman, onun kusursuz olduğunu sandım. Ama daha sonra onun, yaratılmış olan her şeyin yansıması olduğunu, onun da savaşları ve tutkuları olduğunu gördüm. Evrenin ruhunu bizler besliyoruz ve üzerinde yaşadığımız dünya, bizim daha iyi ya da daha kötü olmamıza göre daha iyi ya da daha kötü olacaktır. Aşkın gücü işte burada işe karışır, çünkü sevdiğimiz zaman olduğumuzdan daha iyi olmak isteriz her zaman."
Bir insanın, musibeti büyük görmesinde de kendi nefsini büyük görmekten gelen gizli bir gurur vardır. Günahını affedilmez sanmak gibi, bu da mahviyete zıddır ve insanda nefsani bir tecellidir.
Şeytan, daima mübalağanın yanındadır. Her ne işte olursa olsun, mübalağanın yanında... Yani hakikati karartmanın yanında... Çok defa tefritte, olamayınca ifrattadır...
Ah itidal!.. Sen ne büyük sırsın!
Ey Müslüman, sana düşen nimetse çile... Uyumamak ve düşünmeye memur olmak... Bu çile kapısından erişilecek dünyayı bilseydin, yatağını yorganını satardın!