Sabahları yanağımda ıslak bir buse ve başucumda bir "Günaydın babacığım" sesi ile uyanmanın. "Hadi sarılıp yatalım babacığım" çağrısıyla başlayan gecelerde, o sihirli "Seni seviyorum' u" kulağıma fısıldadıktan sonra yanaklarımı avuç içlerinin parantezine alıp uykuya çekilince göz kapaklarına yerleşen huzuru izlemenin tadına vardım.
Mavinin neden mavi olduğunu, kışın havaların neden soğuduğunu, kuşların nasıl uçtuğunu en baştan öğrenmenin...
Rakiplerinden daha iyi olmaya çalışmanın... Ve konuşmaya başladığından beridir beni takip ederek, hatalarımı da sevaplarımı da aynen tekrarlayan bu sevimli papağana, duvara kazılı boy tablosundaki çizgiler yükseldikçe yükselen bir tutkuyla bağlanmanın tadını çıkardım.