Elo

İnsan, Tanrı'yı yok sayanların arasında yaşayınca umutsuzluğa kapılıyor. İnsanı yoran, pelteleştiren bu oluyor belki.
Reklam
Tanrı, insanları her yönden sınayıp denetliyor. Ben onları toprağa bağlamak istedikçe, onlar hem benden hem topraktan nefret eder oldu. Sonunda ikisi de terk etti bizi. Bilirsen, bu da Tanrının başka bir sınaması insanı. Hırslı biri değildim ben. Ama Tanrının varlığına aldırmayan insanların yaşadığı yerde, eninde sonunda seni de hırs bürüyor, gittikçe daha çok edineyim diyorsun, gittikçe daha çok.. sonunda, kendi etini, kendi kanını da yiyip tüketiyorsun.. bunu anlarsan eğer, böyle oluyor.Kendi çocukların sana karşı çıkıyor. Seni korumakla görevli olanlar sana kurşun sıkıyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Bir başka önemli konu, "toplumsal cinsiyet eşitliği" sloganı altında kadın ve erkek farkını ortadan kaldırma sistematik projesidir. Kadın ve erkeğin doğuştan gelen anatomik, biyolojik,davranışsal ve başka birçok kendine has farklılığı olduğuna yukarıda değinmiştik. Bu farklılıklar ve beraberinde getirdiği sosyal roller, kadını erkekten üstün ya da erkeği kadından üstün yapan veya onları çeşitli haklardan mahrum bırakan farklılıklar değil, aksine, birer çeşitlilik ve zenginliktir. Birçok tartışma ve anlaşmazlık, kadın ve erkeğin eşit olmamasından değil, aksine, kadınların kadın gibi olmamasından, erkeklerin ise erkek gibi olmamasından kaynaklanıyor. İlişkilerdeki, aile kurumundaki roller ve mesuliyetler arasındaki net çizgiler her geçen gün flulaşıyor. Tüm kadim değerleri alaşağı eden yeni paradigmanın ve ona çanak tutan medyanın yutturduğu yeni erkeklik ve kadınlık kalıpları büyük oranda çoktan benimsenmiş olsa da bu paradigmanın da içindeki birçok kadın, "erkek gibi seven, gerçek ve samimi bir bağ kurabilen, sahiplenen, korkusuz, olgun, sözünün eri, sadık" bir erkeğin yokluğunu hissediyor.Keza erkekler de kadınların bencilliğinden, tutarsızlığından veya hoşnutsuzluğundan yakınıyor. Bunlar basit serzenişler değil.Küresel çapta artan narsisizm ve bireyselleşme, maalesef, birini sevebilmeyi ve onunla bağ kurabilmeyi engelliyor.
Terbiye konusunda yaptiğımız en vahim hata, biz psikolog ve psikiyatrların kışkırtması ile, gelişim sürecinin her aşamasında çocuğa karşılığıni vermeden her şeyi alabileceği izlenimini vermemizdir. J. Twenge Ben Nesli kitabında, bütün ayrıntları ile bu hatayı ve sonuçlarını açıklar. "Aman çocuğun üstüne varmayın yoksa travmatize olur, dengesi bozulur diye, belki dee insanlik tarihinde eși benzeri olmayan bencil, her şeye layık olduğunu ve her şeyi hak ettiğini zanneden, umursmaz bir nesil yetiştirdik. Çocuktaki bütün rahatsızlıkları anne babaların hataları üzerinden açıklamaya çalıştık ve ebeveynlere hak etmedikleri oranda suçluluk duyguları yükledik. Yanlıs anlamayalım; sevgi vermeyelim, anlayış göstermeyelim demiyorum, başka bir tutumu anlatmaya çalışıyorum. Ve bu tutum neticesinde çocukları âdeta kötürüm buraktık; otuz-otuz beş ve hatta daha ötesi yaşlara geldikleri hâlde baba parası yiyen, istedikleri olmadığında öfke krizlerine giren, mutsuz ve kaygılı bir nesil ortaya çıkti.
Reklam
Reklam
428 öğeden 31 ile 45 arasındakiler gösteriliyor.