Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

ismail erdem

ismail erdem
@Erdem__
Özel sektör
Lise
Konya
Konya
24 okur puanı
Ağustos 2019 tarihinde katıldı
Doğru bir tanedir...
"Cehennemin en karanlık yerleri, buhran zamanlarında tarafsız kalanlara ayrılmıştır."
Sayfa 1 - Altın kitaplarKitabı okuyor
Reklam
Sadece kendini bilen, aşkını bilgece yaşar. "Qui sibi notus erit, solus sapienter amabit."
Derde murad kalmamış, Derman kime naz eder? Vakti gelmeyen güle, bülbül ne niyaz eder! Kar yağsa da kışımı dost selamı yaz eder Ela gözlümü gördüm; akıl gönle yük imiş ...

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Rumi
150. Bir kimsenin ayağına diken battığı vakit, ayağını dizinin üstüne koyar. 151. Ve iğne ucu ile onun başını arar ve eğer bulamaz ise, dudağı ile onu ıslatır. 152.Ayakta olan diken, böyle güç bulunucu olursa, gönülde olan diken nasıl bulunur ?
Özlenen baharlar vardır..soyca, sopça, ümmetçe özlenen baharlar.
Reklam
Unutma ki, cihâdın en güzeli zulm eden, doğru yoldan ayrılan emîre karşı susmayıp hakikatı söylemektir.
Ede Balı
Babası bir yığın öğütten sonra O'nu kendi haline bıraktı ve öteki oğlu Gündüz'e emek vermeye başladı. Bütün yöreyi ve çevresini şaşırtan bir şey, Osmancık asıl bunu bir gurur meselesi yapması beklenirken babasının bu kararından -azad edilmiş gibi- mutlu oldu. Keyfince yaşamanın tadını daha çok çıkarmaya başladı. Gür kirpikleri, kalın kaşları, karayağız teni, gözlerini ışıldatan gücü, her soydan kızlara çekici geliyordu. O'na gönül veren çoktu. O'nun gönlü de su gibi, bir o yana bir bu yana meyledip duruyordu. Ne yapar ne ederse herkesin; Osmancık bu, yapar... Osmancık değilmi, eder... Ertuğrul oğlu Osmancık mı? Öyledir O" demeye alıştığı bir dönemde kimsenin beklemediği bir şey oldu ve kader denilen şey, yalnız Osmancık için değil, bütün yöre için, belkide bilinen bilinmeyen, akla gelen gelmeyen daha başka yöreler için bambaşka bir yön tutuverdi; Bu O'nun Şeyh Ede Balı ile tanışmasıdır...
Git !
Yarasını terk eden bir kabuk gibi Acelesi olan bir çabuk gibi İçine dert olayım bir mahcup gibi Sürgünden evine döner gibi git. Kokumu kırk yağmurla yıkan üstünden Adımı rüzgâra düşür dilinden Gurur duy gittiğin o emelinden Beni günahın say, sevabına git. Tutunduğum saçından at savur beni Kırıldığın yanımdan dökül kan gibi
Sayfa 111Kitabı okudu
Reklam
fena ;))
Rüzgârdan dolayı savrula savrula uçan bir poşeti izler gibi izlediler nereye takılacağımızı. İpi kopmuş bir uçurtmayı izler gibi izlediler, çakılmamızı keyifle beklerken. Durup nefeslenmek istesek ittiler, yürüsek cekiştirdiler. Anlatmak istediğimizde dinlemediler, sustuğumuzda da neden anlatmiyorsun dediler.
En son bir takvim yaprağında rastladım ismine. Anlamını yanlış yazmışlardı "sessizce çekip giden" olmalıydı kesinlikle!
Yıllar sonra karşılaştık. O kadar yıllar sonra ki neredeyse kaç yıl olduğunu hatırlamıyorum. Bir giyim mağazasında, aynı reyonun önünde, ben kız çocuğu kıyafetine uzandım, O'da erkek. Bir gün önce konusu geçse , "yolda görsem tanıyamam" diyebilecegim kadar zaman geçmişti üstünden. Şimdi de tanımazdım, oğluna adımı seslenmeseydi... Adıma döndüm birden. Adımı seslenen sese döndüm. Bilmem kaç yıl önceki vurguya döndüm. İsmimin ilk harfinin bir daha hiç kimse tarafindan bu kadar güzel vurgulanamadığı anlara döndüm. Yine aynı vurguyla, aynı tonda, aynı içtenlikle seslenmesine döndüm. "Fırat" dedi... Benim ismimi oğluna seslendi...
..O günler akıl çağıydı ve aptallık çağıydı, inançlar zamanıydı ve inançsızlıklar zamanıydı, ışık mevsimiydi ve karanlık mevsimiydi, umut baharıydı ve umutsuzluk kışıydı; yaşayabilmek için her şey vardı önümüzde ve yaşayabilmek için önümüzde hiç birşey yoktu; hepimiz doğrudan cennete gidiyorduk, hepimiz doğrudan cehenneme gidiyorduk. Kısacası o günler, tıpkı şimdiki gibi o kadar uzaktaydı ki, kimileri iyi ve kötü şeylerin üstünlük derecelerini karşılaştırdığında o günlerin gelmiş geçmiş en iyi günler olduğundan ısrar ediyorlardı.
Sayfa 7 - Nilüfer yayınlarıKitabı okudu