Ayasofya ihlal edilemeyecek bir sığınaktır. Bir Yunanlı yada yabancı bir suçlu buraya sığınırsa kimse ona el süremez. Bu suçlu yol kesmiş, hatta adam öldürmüş olsa bile kimse ona el dokunamaz.
Çalgıcılar, çalı gibi kara sakallı ve içinde bir çingene ruhu varmış gibi parlak, kurnaz gözlü; büyük ama bodur bir davula imrenilecek bir
dakiklik içinde tekdüze bir hava vuran, biçimsiz görünüşlü, küçük kaba bir Türkten oluşuyordu.
Araştırmalarımızın gösterdiği yolda beklentimiz hep, Likya kültür ve sanatının
Doğulu özüne sürülen izlerin giderek derinleşeceği yönünde olmuştur. Umarız
beklenen yeni bulgular da, bu kadim uygarlığın kimliğini ilk günden başlayarak
'Hellen" olarak dogmalaştıran meslektaşlarımızın elleriyle çıksın gün yüzüne
ve de Likya'nın Anadoluluğu’nu "ilk gören (!)" yine onlar olsun. Çünkü düşüncelerimiz ve bilimsel sonuçları kayıt altındadır; bilinir ki gerçeği "susarak ya da
gizleyerek öldürmek" bir yere kadardır; sürdürülemez.
Kültürel dokuyla ilgilenen bir gezginin Likya bölgesinde bugün edineceği ilk
izlenimlerden biri, bölgenin baskın bir biçimde her yeri kaplayan mezarlarla dolu olduğudur ve bu durum antik Akdeniz dünyasının geri kalanından bariz bir sekilde farklılık arz etmektedir.