''Christy Brown, 22 çocuğu olan bir ailenin ortanca çocuklarıdır. Evet, yanlış okumadınız tam 22 çocuk! Tıpkı biz doğulular gibi kalabalık bir aile. Böyle kalabalık bir evde nasıl bir ortam oluşur, nasıl yaşanılır varın siz düşünün! Dünyaya gözlerini açtığında, doktorlar ve yakın akrabaların gözünde onun yaşayıp yaşamayacağını, yaşasa bile doğuştan engelli olduğu için umutsuzca baktığı bir vaka; ancak Annesi o eli öpülesi Annesi hiçbir zaman bu duruma olumsuz bakmadığı ve hayatı boyunca bütün benliğiyle yanında durmayı, diyebilirim ki duble anneliğe bürünmüş bir ruh haliyle Christy'i sevgi dolu içten bir merhametle kucaklamayı başarmıştır. Hiçbir zaman karamsarlığa düşmemiş ve asla diğer çocuklarıyla ayrım yapmamış, karakterli insan nasıl olunur bize bu kitapta yansıtılmıştır. Ve Christy Brown, engelli olduğu halde (ki bedenen) birçok sağlıklı insanlardan daha zeki, hayatı sorgulayan ve düşünen bir şahsiyettir. İlk olarak sanatsal açıdan baktığımızda sol ayağıyla resim yapmaya başlayan, -ki sadece sol ayağını kullanabildiğini hatırlatayım- daha sonraları, yaşadığı olumsuzluklar, koşulların ona hayatı sıkıcı hale getirebilecek, artık geçmişte yaptıkları şeyler bundan sonraki yaşantısında tatmin etmeyeceği üzere yazmaya başlayacaktır. Ve başardı da...''
-Kitabın çok akıcı bir yönü var; üstelik yumuşak bir dil kullanıldığını söyleyebilirim. Hiç sıkılmadan okuyabileceğiniz, eğlenceli tarafı var diyebileceğim, ama aslında en doğrusu hüzün-çaresiz-sevinç-umut-azim-düşünceli-kararlı ile karışık baş yapıt bulabileceğiniz bir kitap, hayır! hayır! bir yaşam öyküsü...