Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Ezgi B.

Bilinç Var Olmanın Bağımlılığı Altındadır
Bilinç, daha çok var olanı algılama yetisidir. Bilinçli olmak bir seyi algılamak demektir, dolayisiyla bilincin işlev görebilmesi için, kendisi dışında bir seyin olmasi gerekir. Bu nedenle, bilgi yalnizca varolusu gerektirmekte kalmaz; ayni zamanda da varolusa bağımlıdır.
Sayfa 139
Reklam
Yönelimsellik- Hakkında Olmak
Yönelimsellik, gerçek dünyadaki nesnelere ya da seylere yönlendirilmiş belirli zihinsel durumlar olarak tanimlanir. Yönelimsellik, birisinin bir sey yapma ya da yapmama niyetiyle ilgili olmaktan cok, düşüncelerimizin bir sey hakkinda olabilmesiyle ilgilidir. Örnegin, lunapark hiz treninin hakkinda bir inanciniz olabilir ama bir lunapark hiz treninin kendisi herhangi bir sey hakkinda olamaz. Bu nedenle korku, umut ve arzu gibi zihinsel durumlarin yönelimsel olması gerekir, çünkü göndermenin yapildigi bir nesne olmalidir.
Sayfa 136

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Ahlakilik bir sosyal fon, zahmetli çağların bir birikimidir.
Sayfa 335Kitabı okudu
Almanlardan Fetullahçılara, Türkiye Cumhuriyeti’nin üniter ve laik yapısına göz diken tüm unsurlara karşı bunca zahmete ve mihnete değer mi, diyorsanız, Atatürk’ün manevi mirasçısı olarak evet değer diyorum. Çünkü Türküm ve başka Türkiye yok!
Sayfa 286Kitabı okudu
Reklam
Mens agitat molem et magno de corpre miscet (Akıl yığını hareket ettirir ve büyük yapıyla iç içe geçer)
Sayfa 18 - Vergilius,AenasKitabı okudu
Voltaire- Tanrı tek bir yüce zanaatkar
Öyleyse insanların tanrı üzerinde kurmuş olduğu bütün sistemler içerisinde hangisini benimsemeliyim? Ona tapmak dışında hiçbirini.
…İzlenim dışarıdan ateşlenmiş bir kuvvetle oluşamaz aksine itilmeden hareket etmeye başlayabilen bir şey olarak kendi silindir ve çemberinde döndürülür böyle olunca da Chrysippus; duyumun doğasına uygun olarak silindir şeklinde hareket etmeye ve çemberinde döndürmeye devam ettiğini düşünür. O halde diyor “ Nasıl ki silindiri iten biri ona hareket ilkesi vermekle birlikte dönme hareketini vermiş olmazsa mevcut görünüm de aynı baskıyı uygulayacak ve adeta zihne kendi görüntüsünü kazıyacaktır, buna karşın duyum da yetkimiz dahilinde olacaktır. Eğer Öncül bir neden olmadan bir şeye etki edilmişse her şeyin kadere bağlı olarak gerçekleştiği durumu asılsız olur ancak gerçekleşen her şeyden önce bir nedenin bulunduğu akla uygunsa her şeyin kadere bağlı olarak gerçekleşmediğini kabul etmek için hangi gerekçeye başvurulabilir?”
Genç Aristoteles ise hala şu sorunla cebelleşecektir: Her şeyin geçici olduğunu savunan ilkenin kendisi de geçici olmalıdır fakat bu ilke ortadan kalkarsa, o zaman şeylerin yok olması durur…
Sayfa 144Kitabı okudu
Demokrasi Abraham Lincoln’un ”Tüm İnsanları bir süre kandırabilirsiniz; bir takım insanların sürekli kandırabilirsiniz ama tüm insanları sürekli kandıramazsınız.” prensibi üzerine kuruludur. Bir hükümet yozlaşmış ve insanların eksikliklerini gidermekten aciz ise eninde sonunda yeterli sayıda vatandaş durumu idrak eder ve hükümetin yerine başkasını getirir. Ancak hükümetin medya üzerindeki kontrolü Lincoln’ün bu prensibini boşa çıkarır. Çünkü bu durum vatandaşların hakikatın farkına varmasını engeller. Medyayı tekeline alan oligarşi bütün başarısızlıklarını tekrar ve tekrar başkalarının üzerine atıp dikkati hayali ya da gerçek dışı mihraklar üzerine çeker. Böyle bir oligarşide yaşadığınızda; öncelik çevre kirliliği veya sağlık önceliği gibi sıkıcı konular değil her daim patlak veren şu veya bu krizidir. Millet dış saldırılara veya şeytani darbelere maruz iken dolup taşan hastaneleri ve kirli dereleri kim kafaya takar ki! Yozlaşmış bir oligarşi dur durak bilmeyen kriz selini bahane ederek egemenlik süresini dilediğince uzatabilir.
Reklam
Düşmanlarını Sev!
“Belki de dünyadaki en barışcı, mütevazi insan benim. İsteklerim şunlardır: iyi bir yatağı, iyi bir masası, taze sütü ve tereyağı, pencerelerinde çiçek, önünde birkaç güzel ağaç olan samandan çatılı mütevazi bir kulübe. Eğer tanrı beni mutlu etmek istiyorsa düşmanlarımın altı yedisini bu ağaçlarda asılı görmemi nasip etsin. Ölümlerinden önce onların bana çektirdikleri azaplar için bütün samimiyetimle affederim. İnsan düşmanını affetmeli ama asıldıktan sonra.” Açıklamalar(26) Heine, Gedanken und Einfalle
0 inch of nature!
Sanki bir masal ama değil gerçek bir hikaye. Bu hayvan krallığının zayıf bir üyesi olarak ilk defa ortaya çıkan ve türünün her yeni bireyi ile savunmasız bir bebek olarak dünyaya gelen insanın; bilimi ve pratik buluşları sayesinde bu dünyada başardıklarının hikayesi- 0 inch of nature- Ve bunları uygarlığının başarıları olarak görmeye yerden göğe kadar hakkı var. Uzun zaman önce tanrılarında somutlaştırdığı sınırsız güç ve her şeyi bilme kavramlarının idealini oluşturdu. Erişemediği arzuları ya da kendisine yasak olan her şeyi bu tanrılara isnat ediyordu. Ohalde bu ilahi varlıkların kültürün idealleri olduğunu söyleyebiliriz. Şimdi bu ideali gerçekleştirmeye iyice yaklaşmışken kendisi de adeta bir tanrı haline geldi.
Din mutluluğa ulaşmak ve acı çekmeye karşı bağışıklık kazanma yollarının hepsinin önünü tıkayarak uyum sağlamayı güçleştirip işleri zora sokuyor. Tekniği ise yaşamın değerini azaltıp gerçek dünyanın görüntüsünü biçimsizleştiriyor. Bu çabalar zekayı yıldırmayı amaçlıyor aslında. Din ruhsal enfantilizmi zorla dayatarak ve ortak bir sanrıyı paylaştırarak insanların birçoğunu nevrozun kurbanı olmaktan kurtarıyor ama hepsi bu kadar.
Sen insan istediği şeyi yapabilir, diye düşünüyorsundur belki. Yok kardeşçik yok! Yarın ne yapacağını söyle bakayım. Saçma! Hangi yöne gideceğini bile söyleyemezsin.
Önceleri Tanrı’nın insana sırf yaşasınlar diye can verdiğini sanıyordum; artık diğer nedenleri de biliyorum. Anladım ki tanrı insanların ayrı ayrı yaşamasını istemiyor bu yüzden tek tek neye ihtiyaçları olduğunu açık etmiyor. Beraber yaşamalarını istediğinden hepsine kendileri ve diğerlerinin neye ihtiyacı olduğunu gösteriyor. İnsanlar sadece kendi hayatları için kaygılandıkları kendilerini kolladıkları için yaşar sanırdım oysa onları yaşatan tek şey sevgiymiş. Seven insan Tanrı’nın Tanrı da onun içindedir, çünkü tanrı sevgidir.
Ümit etmemek aptalca diye düşündü. Üstelik bunun günah olduğuna inanıyorum. Günahı düşünme şimdi diye düşündü. Günah olmadan da epey sorun var. Hem hiç de aklım ermez buna. Hiç aklım ermez, inandığımdan da emin değilim.
Sayfa 118Kitabı okudu
Reklam
Topluma etik değerlerinin hak ettiğinden fazla fedakarlık gerektirdiği ve yöntemlerinin hem dürüstlükten hem de akıldan yoksun olduğunu matematiksel olarak ispat edebiliriz.
Sayfa 200Kitabı okudu
Tek yanlı ahlaki değerleri terk ederek İnsan tabiatı içinde varolan iyi ve kötü arasındaki bağlantıları tam olarak ifade eden formülü bulma şansına sahip olabiliriz.
Ahlak ve İçgüdü
Yazıklanma, utanç, vicdan azabı veya pişmanlık dediğimiz duyguların doğası ve gücü yalnızca ihlal edilen içgüdünün gücüne değil, kısmen ayartının gücüne ve çok daha büyük ölçüde de akranlarımızın yargısına dayanmaktadır. Her bireyin başka insanların takdirine hangi ölçüde değer verdiği, onun doğuştan sahip olduğu veya sonradan edindiği duygudaşlık hissinin gücüne ve eylemlerinin uzun vadeli sonuçları hakkında akıl yürütme becerisine bağlıdır.
Sayfa 158Kitabı okudu
Tanrı hem kendi özünün fikrini hem de bu özden çıkan şeylerin fikrini oluşturabilir ve bunun tek nedeni onun kendi fikrinin nesnesi olması değil, onun düşünen varlık olmasıdır. Bu yüzden fikirlerin biçimsel varlığı Tanrı’yı düşünen varlık olmasından ötürü, kendi nedeni olarak görür... Öyleyse fikirlerin biçimsel varlığı, düşünen şey olarak anlaşıldığından ötürü Tanrı’yı kendi nedeni olarak görür.
Sayfa 112Kitabı okudu
Yargısı önceden verilmiş bir düşünce demek, aklın desteğinden yoksun bir otorite kurmak demektir.
Sayfa 209Kitabı okudu
İnsanoğlu Tanrı hakkındaki düşüncelerinin gerçekçi bir muhasebesini yapacak olursa, tanık olduğu olayların bilinmeyen, gizli kalan nedenlerini dile getirmek için çoğu zaman “tanrı” sözcüğünü kullandığını itiraf etmek zorunda kalır. Paul Heinrich Dietrich, Baron von Halbach, Doğanın Sistemi, Londra 1770
Sayfa 186Kitabı okudu