Aytmatov'un kalemin hakkını verdiği bir gerçeklik tasviri diyebilirim, Elveda Gülsarı için. Artık az biraz da olsa, yazarın tarzı kafamda şekillenip belirli bir kalıba oturdu. Döneminin sapkınlıklarını; hayatın dikenli yollarında her yeri kanamış, yitik insanlarca tasvir ediyor yazar. Şimdiye kadar okuduğum bütün kitaplar için bu böyleydi.
İkinci olarak, Aytmatov'un anlatım tarzının en önemli parçası, milletinin gelenek-görenek ve efsaneleri, türküleri. Bu şekilde servis edilen herhangi bir hikayenin, dünya görüşünün, tenkitin sizi etkilememesi işten değil. Bu sebeple kalemiyle mücadele eden, savaş veren bir kahramandır Aytmatov.
Bu kitapta da Tanabay ve çok sevdiği atı Gülsarı'nın, yaşam döngüsünün içerisinde bir çok kez yitik duruma düşmelerini öfkeyle göreceksiniz. Üzüleceksiniz. Kitabın son sayfalarına kadar bir efsane anlatısı göremeyince şaşırmıştım fakat sayfa 208'e geldiğimde, şaşkınlığım yerini gülümsemeye bıraktı. Sonuç olarak yazar, yine yaptı yapacağını.
Elveda Gülsarı! Elveda!