Sabitlenmiş gönderi
67 syf.
·
1 günde
·
10/10 puan
İlk kez bir eserini okuduğum Tezer özlü hakkında bildiğim tek şey sıkı bir
Cesare Pavese hayranı olduğuydu. Sanıyorum ki, Pavese okumaya başlayanların da referansı kesinlikle Tezer özlü'dur.
İlk kez okuduğum yazarların önce kendi hayatlarına dair bilgiler edinirim. Böylece onları daha iyi anlayacağıma inanırım. Çünkü yazarların yapıtlarıyla kendi yaşamları arasında paralellik olduğunu gördüm. İstisnaları elbette vardır. İnandıkları fikirlerin ya da yaşamlarının tam tersi yönde yapıtlar verdiklerine de şahit olduklarımiz vardır.
Tezer özlü'nun kısacık hayatını okuduktan sonra ilk aklıma gelen, yine kendisi gibi kırklı yaşlarda aynı illetten aramızdan ayrılan bir başka kadın yazar
Sevgi Soysal oldu. Her ikisi de maalesef çok erken ayrıldılar aramızdan, aynı nedenle.
Hem de ebedi olarak bizlere çok çok daha fazla yapıt birakabilecekken.
Sanıyorum bir başka ortak yönleri 12 Mart cuntasının onların yüreğinde açtığı sizi. Kalemlerinin ne kadar benzediği hakkında ilk kitaptan yorum yapmak biraz zor. Bu konuda birkaç eserini daha okumalıyım Özlü'nun.
Bu kısacık epitopu altmış sayfalık roman, yazarımızın kendi ozyasamindan kesitler içeriyor. Çocukluğundan başlayarak, yetişkinliğe geçişte, aile içi bunalimlarini, toplumsal hayata yabancılaşmasini, Katolik kilise okulunda eğitim almanın zorluklarını, cinselliği keşfini ( korkmayın, hiç rahatsız etmiyor okuru) ve psikolojik travmalarıni okuyoruz. Özellikle psikolojik tahliller
Anton Çehov un
Altıncı Koğuş unu hatırlattı. Gerçekten Çehov satırları kadar keyifliydi bu satırlar da.
Roman hacim de az ancak okura verdiği keyif ve hissettirdikleri ile çok çok yüklü bir eser. Ebedi yönden kusursuza yakın olduğu da şu götürmez. Hep karamsar görünen anlatım da asla sıkıcı değil.
Son paragrafi da bana bu yazarı tanıştıran sevgili arkadaşıma ayırıyorum.
taranta babu iyi ki tanıştırdın beni Tezer özlü'yle. Minnettarım. Sayende keyifle okuyacağım altı yedi kitap daha beni bekliyor.
İyi okumalar....




