Ne de olsa Crouch End’de kimse eşcinsel ya da travestilere karşı değildi. O konudaki hoşgörülerinin insanlığa örnek olacak genişliğiyle övünürlerdi. Küçük bir kız gibi giyinse bile Steven’a böyle ters ters bakmazlardı. Ama her insan kadar onların da birilerine ters ters bakma ihtiyacı vardı. Ve bu ihtiyacın giderilmesi açısından, o uçaklar tam zamanında yetişmişti. Tam da çevrelerinde ters ters bakacak bir şey kalmadığı anda. Tam da toplumsal ilişkilerdeki fazla saygı ve hoşgörüden bunaldıkları bir anda. Tam da, bir insanı, görünüşünden ötürü ayıplamanın ayıp sayıldığı bir anda... Dolayısıyla, Rahime’yi gördükleri anda ondan nefret ettiler. Ve bu kez, yüzlerini gere gere de belli ettiler. Çünkü daha o uçakların ve çarptıkları binaların enkazları kaldırılmamıştı ki, Müslüman aşağılamak, İngiltere’de, kriketten daha popüler bir spor haline gelmişti. Herkes oynamak istiyordu. Üstelik kazananın boynuna, ilkellikle mücadelede öncülük, bonus olarak da yurtseverlik madalyası takılıyordu. Hem ırkçı hem ilerici! Kim böyle olmak istemezdi?