Yatağın yanında durdular. Yoksul, zavallı basit insanlardı. Şimdiye kadar birçok derdi, kederi birlikte yaşamışlardı. O yüzden artık yakınmamayı da öğrenmişlerdi. Orada öylece durup, başlarını eğmiş, acıya katlanıyorlardı…
"Neden benim gibi yapmayı ögrenmiyorsun?"
"Sen ne yapıyorsun ki?"
"Kimseden hiçbir şey beklemiyorum. Böylece hayal kırıklığına da uğramamış oluyorum..."
"Ama burada yeni bir öykü başlıyor: Bir insanın yavaş yavaş yenilenmesinin, yeni bir hayat bulmasının, bir dünyadan başka bir dünyaya geçmesinin, hiç bilmediği yepyeni bir gerçekle tanışmasının öyküsü..ve bu öykü yeni bir kitabın konusu olabilir. Bizim şimdiki öykümüz burada bitiyor."
Hakkımda söyledikleri her şey doğru sanırım. Hiç arkadaşım yok. Bu anormal olduğumu kanıtlıyormuş. Ama tanıdığım herkes ya bağırıyor ya ortalıkta çılgınca dans ediyor ya da birbirini dövüyor. Bugünlerde insanların birbirini nasıl incittiğini fark ediyor musun?
Bu kocaman dünyanın içinde yerini bulamamış küçücük bir nokta gibi hissediyorum kendimi...
Yaşıyorum, hareket ediyorum, konuşuyorum. Ama her şey anlamsız geliyor...
Her ne kadar bu ve benzeri durumlarda kendimi bir şeyler hissetmeye zorlasam da, hatta mantıklı nedenler öne sürüp duygularımı harekete geçirmeye çalışsam da, içimdeki o donukluktan bir yanıt gelmiyordu...
Dünya asalet hırsızlarından geçilmiyor artık. Birtakım sahtekârlar, sırf kimse kim olduklarını bilmiyor diye, asil isimler takıyorlar kendilerine, sonra da soylu kesiliyorlar başımıza.