bende unutup gittiğin yalnızca bildiklerin değil
bilmediklerin
mecbur almaya geleceksin
çaresiz, bir gün
benim burada olmadığım bir gün
zamana işlemediğini göreceksin
pişmanlığın yanılmaz geometrisinin
birlikte yürümenin adımları
bizi yıllar sonra aynı sokaklara çıkaran
gecikmiş zamanlara ayarlı pusu
hayatımızı kurgulayan kayıp kader duygusu
yaslandığımız anıların benzerliği
bizi birbirimize imkân kılan
evet, geç kaldık tanışmakta
evet, eskisi kadar genç değiliz
ama ne çıkar bundan?
bir şişe şarap, bir koyu akşam
yılların açığını kapatmaya yeter bazen
yetmese de boş ver
geleceğe kalmayacak küçük soluklu şiirler
gibi kamaşan bir andır
yalnızca okunduğunda güzel bulunan
artık heyecanlandırmıyor beni
garlar, peronlar, benzin istasyonları,
uykulu mola yerleri, yabancılıklar,
bilmediğin dağ rüzgârlarıyla ürpererek uyanmak
bir gece vakti, dalgın bakışmalar
sonra uykusuz sabahlarda indiğin sahil kasabası
daha gövdene uyanmadan serin tuz, kıştan kalma dalgalar
bir yerlerde beklediğini sandığımız büyük rüyalar galiba artık heyecanlandırmıyor kimseyi
nicedir eksildi içimizden çekip gitme duygusu
eski neşesine bir türlü kavuşamayan kalbim
saçıp savurdu buraya gelene kadar
içindeki şarkıları
şimdi gündelik hayatın sade gürültüsü, kuru düzeni kuşatırken sessizliğimi
ardına saklandığım kelimeler
kadar bir hayat
ölmeden önce okunacak, yazılacak birkaç kitap