Ama parmaklıklı bir kafesin içindeydi.
Dünyanın gürültü patırtısı parmaklıkların arasından içeri akıyordu, sanki evmiş gibi vurdumduymaz ve zorbaca; tutuklu gerçekte özgürdü, her şeye katılabilirdi, dışarda olan biten hiçbir şeyi kaçırmıyordu, hatta kafesten çıkabilirdi, her şeyden önce parmaklıklar birbirinden metrelerce uzaktaydı, yani tutuklunmış bile değildi.