Her sabah yeni bir manzara görecekmiş gibi camlara koşup, değişen hiçbir şey olmadığını görmek ne soğuk… Boğazına kadar battığın kelimelerin içinde yüzmek ne soğuk!
Sevgili Dost,
Üzüntülerimiz, günlük hayatımızdaki ödevleri bile normal bir şekilde yapmamızı engelliyor. Kederin ağına takılan balıklar, çırpına çırpına ölüyorlar. Mutluluk bir seyahat şekli olması gerekirken, bir türlü ulaşılamayan hayali istasyonlar haline geliyor.
Yüzlerimiz, hüznün yüzlerce elbisesinden hangisini seçeceğine bir türlü karar veremiyor. Aynı hava sıcaklığında bir gün üşürken, bir başka gün terleyebiliyoruz. Bir gün kahkahalarla güldügümüz bir espriye, bir başka gün tebessüm etmekte zorlanıyoruz. Şu bazen sıfır derecede donmuyor, bazen kaynamıyor yüz derecede.
O halde, "Bizi mutlu kılan şey şartlardan çok, ruhumuzdur." istemekle değil , istememekle hür olan ruhumuz.
Eğer yapabiliyorsanız, kendisini öldürmenin ahlaken doğru bir iş olacağı bir insanı soymanız doğaya aykırı değildir. Gerçekten de zararlı ve sorumsuz insanlar insanlık genelinden kovulmalıdır. Nasıl ki bazı organlar kesildiğinde, kan kaybetmeye devam edip canlılığını yitirirse bedenin diğer kısımlarına da zarar verirse, aynı şekilde bir canavarın vahşiliği ve yabaniliği insan biçiminde kendini gösterirse, insanlık genelinden, tıpkı bedenden temizlenir gibi temizlenmelidir. Bu tür sorunların hepsi, yükümlülük konusu incelendiğinde kendiliğinden ortaya çıkar.
Her bir uzvun kendisine komşu olan uzvun gücünü kendisine çekerek güçlendiğini düşünün, bunun sonucunda bütün beden kaçınılmaz olarak zayıflayıp ölecektir.