Köleliğin sona ermesi ya da insan haklarının savunulması gibi ağırbaşlı kutlamalar bile artık tekinsiz maskaralıklardır. Bütün bunlar 1900 kırklı yıllardan itibaren sömürgeci bir bilgi ve becerinin iç-sömürgeci nitelikte, dünya genelinde bir projeye doğru kaydığını gözden saklamaktadır. Oysa sadece bakmak yetecektir: İşsizlik ve kültürlenmenin yükselişi, besleyici taşranın terk edilip aşırı yoğun ve üretkenlikten uzak gettolara yerleştirilmesi ve yoksullaşmanın hızla artmasıyla birlikte, içinde yaşadığımız sanayi-sonrası dünya eski sömürge dünyasına ikiz kardeş kadar benziyor…
“Olgunluk yoksunluğu çağdaş insanları tanımlayan en etkili koşuldur… İnorganik hale gelmiş bir kültür bizlerde olgunluktan yoksun bu hali kışkırtmakta ve açığa çıkarmaktadır.”