Diğer hayvanları ve etrafımızdaki eko sistemi sürekli mahvediyor ve bunun karşılığında sadece kendi konforuumuzu ve eğlencemizi düşünüyoruz, üstelik tatmin de olmuyoruz.
İnsanlar şu veya bu hazla duyumsalken değil, tüm bunların geçici olduğunu anlayıp özümsediklerinde ve daha fazlasını istememeyi başardıkların acı çekmekten özgürleşirler.
İnsanlar artık kendi yaşamlarını daha önce olmadığı kadar çok etki edebiliyorken bir yandan da bağlanmak da zorlanabiliyorlar; dolayısıyla da çözülen topluluklar ve ailelerle birlikte giderek yalnızlaşan bir dünyada yaşıyoruz.
İnsanlar sahip oldukları güçlerle doğaya karşı koymaya ve ekosistemi kendi istek ve ihtiyaçları doğrultusunda şekillendirmeye devam ettikçe, giderek daha fazla önceden tahmin edilemeyen ve tehlikeli sonuçlarla karşılaşılabilir.
Daha fazla para kazanmak için uğraşan iş adamları olmasaydı, ne Colomb Amerika’ya ne James Cook Avustralya’ya ulaşır, ne de Neil Armstrong ayın yüzeyindeki o küçük adımı atabilirdi.
Adına ne derseniz deyin ( oyun teorisi, post modernizm veya memetik) tarihin dinamikleri insanların iyiliğini ve mutluluğunu arttırmaya dönük değildir.
Artık kimse aşağı ırkları veya insanları ortadan kaldırmaktan bahsetmiyor ama pek çok kişi insan biyolojisi ile ilgili sahip olduğumuz bilgiyi kullanarak süper insanlar yaratma konusunda kafa yoruyor.
Zihin hoşuna gitmeyen bir şey yaşadığında şiddetle bu rahatsızlıktan kurtulmak, hoşuna giden bir şey yaşadığında da zevkin kalıcı olmasını ve yoğunlaşmasını ister, bu yüzden de hep doyumsuz ve huzursuzdur.