Eğer kötü bir davranışta bulunduysanız, pişmanlık duyun, elinizden geldiği kadar durumu düzeltin ve bir dahaki sefere daha iyi davranmaya bakın. Ne sebeple olursa olsun hatanızın üzerinde kara kara düşünmeyin. Temizlenmenin yolu çamurda yuvarlanmak değildir.
İnsanoğlu bu şaşkınlığından ne zaman vazgeçer? Ne zaman uyanır? Bilgelik yolunu ne zaman bulur?
Gözün akı, aynı gözkapağının altında, gözün karasıyla bir arada yaşamayı reddederse, düşünebiliyor musunuz, neler olur?
Kimileri şöyle düşünecek: Ne olmuş yani? Atalarımızı ve onların atalarını tanımaya ne gerek var ? Şu değersiz söze uyup, ölüleri ölüler gömsün, diyelim ve kendi yaşamımıza bakalım!
Doğru, kendi başlangıçlarımızı öğrenmemizin gereği yok. Torunlarımızın da bizim kendi yaşamımızı nasıl yaşadığımızı bilmelerine gerek yok. Bu dünyada herkes kendine ayrılmış zamanı tüketiyor, sonra da gidip mezarında uyuyor. Onlar için hiçbir şey ifade etmeyeceğimize göre, bizden sonra gelecek olanlar için kafa patlatmanın ne gereği var? İyi ama her şey unutulmaya yazgılıysa, neden bir şeyler kurmaya çabalıyoruz ve atalarımız neden bir şeyler kurdu? Neden yazıyoruz ve atalarımız neden yazdı? Evet, durum böyleyse, neden ağaç dikelim ve neden çoluk çocuğa karışalım? Bir dava için savaşımak neye yarar, ilerlemeden, gelişmeden, insanlıktan, gelecekten söz etmek neye yarar? İçinde yaşanan ana gereğinden çok ayrıcalık tanımakla, bir ölüler okyanusunun bizi kuşatmasına göz yummuş oluruz. Bunun tersine, geçip gitmiş zamanı yeniden canlandırırsak, yaşam alanımızı genişletmiş oluruz
632. Câbir İbni Abdullah radıyallahu anh'den rivayet edildiğine göre Resûlullah sallallahu aleyhi ve sellem şöyle buyurdu:
"İyi huylu olanlarınız, içinizde en çok sevdiğim ve kıyamet günü bana en yakın mesafede bulunacak kimselerdir. Güzel sohbet ediyor dedirmek için uzun uzun konuşanlar, sözünü beğendirmek için avurdunu şişire şişire laf edenler ve bilgiçlik etmek için lügat paralayanlar ise en sevmediğim ve kıyamet günü bana en uzak mesafede bulunacak kimselerdir."