Enes Genç

Enes Genç
@Gncenes
İnsan olan onuruyla yaşar.
AMASYA
Battalgazi/Malatya
522 okur puanı
Eylül 2017 tarihinde katıldı
Bernal Diaz Azteklerde insan kurban etmenin ulaştığı boyut karşısında, meslektaşları kadar büyük bir şaşkınlığa kapıldı. Gözlemlerini, bu kitabın başında aktardı. Anımsarsak, Diaz, Aztek rahiplerinin kurban işlemini yürütürken çeşitli yollar kullandıklarını kaydetti: Kurbanları okla vurmak, yakmak ya da kafalarını kesmek, suda boğmak, çok yüksek bir yerden taşlı zemine atmak, canlı canlı derilerini yüzmek ve kafalarını ezmek. Ama en sık kullanılan yöntem, kurbanın kalbini çıkartmaktı. Savaş ve güneş tanrısı Huitzilopochtli, ekin tanrısı Xipe Totec gibi Aztek Tanrıları, anlaşılan, bir türlü doymak bilmiyordu. Xipe Totec onuruna, genç adamlar, kurbanın yüzülmüş derisini giyer ve çürüyüp dökülüncüye kadar üstlerinde taşırlar. Eski bir darı koçanından körpe bir filizin çıkmasını simgeler şekilde, yeni, temiz bir genç ortaya çıkardı.
Sayfa 562 - SAY
Reklam
Kapitalizmi Kuzey Avrupa’ya ilk kez yünlü kumaş getirdi.
Sayfa 551 - SAY
Kara Ölümün kişisel sonuçları dehşet vericiydi. Salgın, Avrupa’da 1347’de başladıktan üç yıl sonra bittiği zaman, nüfusun üçte biri ( yaklaşık 30 milyon insan ) yok olmuştu.
Sayfa 551 - SAY

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Azteklerde, yoksunluk nedeniyle zaten güçten düşmüş olan tutsaklar, yalnızca birisi sağ kalıncaya kadar arka arkaya birbiriyle kapıştırışılırdı. Kaybedenler mutlaka kurban edilir, kalpleri yerinden sökülür ve tanrılara sunulurdu. İnanmak zor geliyor ama, bazen de yenilenlerin kesik başları, top olarak kullanılırdı. Dehşet verici olmasına karşın, yazıtlar, bunun yaşandığı konusunda kuşkuya yer bırakmaz.
Sayfa 508 - SAY
Paratanrıcılık
Mezopotamya’da MÖ 3. binyıl bir erken bir zamanda, geniş çaplı mal depolaması ve ticareti yapılırken, Mina, şekel ya da talent gibi çeşitli isimlerle bilinen standart ağırlıkta altın ve gümüş kullanımı çok yararlı bulununca, insanlar, bir şeyleri satın almak için değerli metal külçeler kullanmaya başlamışlardı. Ama hala altın, ortalama bir kişinin, söz gelişi bir sepet buğday satmak ya da bir tulum şarap almak için kullanamayacağı kadar az bulunuyordu. Asıl para, bugün Türkiye’de bulunan ama o zamanlar Yunanistan’a komşu küçük bir devlet olan Lidya‘da icat edildi; bu devrimci yenilikten ilk yararlanan ise Yunanistan’dır.
Sayfa 455 - SAY
Reklam
Hesiodos bir tüccarın oğluydu bunu kendisinden öğreniyoruz, Ksenophon bir aristokrattı, Heralitos, bazı anlatılara göre, Tahtından feragat eden bir kraldı, Kleanthes bir boksör olarak yaşamına başladı. Başka bir deyişle, Yunan filozoflarının birçoğu varlıklı olmasına karşın, onların dünyası kesinlikle kapalı bir dünya değildi; demokrasiye yaraşır ve (onu yansıtır şekilde), hiyerarşi katı değildi.
Sayfa 453 - SAY
İlk bilimci, MÖ 6. yüzyılda İyonya kıyısında bir şehir olan Miletos’ta yaşamış olan Thales’ti. Ne var ki, bilim sözcüğü, bugün kullandığımız anlamıyla ilk kez 19. yüzyılda kullanılan modern bir sözcüktür ve Antik Yunanlar bu sözcüğü bilmezlerdi; bilim ile diğer bilgi alanları arasında bir sınır tanımazlardı ve aslında hem bilimin hem de
Sayfa 448 - SAY
Genel kanıya göre, en çok kar getiren insan faaliyet alanı, Anadolu’nun (bugünkü Türkiye’nin) batı kıyısında ve yakın adalarda kurulan İyon’ya da başladı. Bilimin orada başlamasının üç temel nedeni vardı. Birincisi, bölge, çoğunlukla özgür düşünceye karşı olan güçlü bir devlete ait değildi. İkincisi, İyonyalılar denizci bir halktı, güçlü ticaret bağlarıyla doğu ve batı arasında köprü oluşturuyordu. Ticari alışveriş, sıklıkla pratik sorunların (deniz taşımacılığı, ulaşım araçları, su tedarik, el sanatı teknikleri gibi sorunların) çözümünden doğan fikirlerin alışverişinde her zaman birincil faktördür. Üçüncüsü, bölgede din adamı istilası yoktu; Babil’de ya da Mısır’da olduğu gibi, kurulu düzenin sürmesinden çıkar sağlayan, babadan oğula geçen, ayrıcalıklı bir din adamı zümresi bulunmuyordu.
Sayfa 447 - SAY
Fenikelilere ilişkin en canlı anlatım, kendilerine ait değil, Fenike’nin Kuzey Afrika’daki önemli ileri karakolu Kartaca’yı kuşatan Romalılara aittir. Fenikelilerin tanrısı Molek ya da Molok ancak insan kurban verilerek memnun edilebildiği için, en iyi ailelere mensup yüzlerce çocuk kurban ateşlerine atıp yaktılar. kartaca‘da bulunan ve çocukların kemikleri ile küllerini içeren çok sayıda kül saklama kabı bunu doğrular görünüyor.
Sayfa 444 - SAY
Demokrasi, Platon dahil bir çoklarınca eleştirildi ve resmen kalıcı olmadı. Milat’tan önce 260’ta Makedonyalılar kenti ele geçirdiler ve demokrasi yüzyıllarca silinip gitti.
Sayfa 441 - SAY
Reklam
Atina demokrasisi, kimin ne aldığına ilişkin radikal sorgulamayı tetiklemeyi başardı ve üst zümrenin ayağını kaydırdı. Monarşi, tiranlık, oligarşi reddedildi ve doğal bir şeymiş gibi savunulamazdı.
Sayfa 440 - SAY
Beş Yüzler Meclisi’nin yürütme yetkilileri oylama ile seçilirdi. Yurttaşların jüriler de görev almaları gerekliydi ve herkes yasa önünde eşitti. Oylamalar gizliydi.
Sayfa 440 - SAY
Hayvanlara yönelik tutumlar MÖ 1.binyılda değişmeye başladı. Öyle görünüyor ki, dönüm noktası, Aristoteles‘le ve stoacılarla geldi. Stoacılara göre, hayvanlar aloga’dır, yani aklı ya da inancı olmayan canlılardır. Yunanlar, hayvanların psikolojik yeteneklerini yeniden tahlil ettiler, Aristoteles, evcil hayvanların yabanilerden üstün olduğu sonucuna vardı. Stoacılar, hayvanların aklı olmadığı için, insanlarca kullanılmak üzere yaratıldıkları sonucunu çıkardılar; Yahudilerin ve Hristiyanların da benimsedikleri bu görüş, kutsal kitapta anlatımını buldu.
Sayfa 426 - SAY
Eski ahitte çoban yaşamının başka yönlerini de rastlayabiliriz. Örneğin, çobanlar ile Çiftçiler arasındaki ticaret iyi oturmuştu, ama her zaman gergindi ve Kabil ile Habil arasındaki çatışma, tarihte büyük bir etmen olduğunu zaten gördüğümüz çiftçiler ile çobanlar arasındaki antik sürtüşmenin anısını temsil ediyor olabilir. Aynı şekilde, daha önce irdelendidiği gibi, cennetten kovulma öyküsü, tarımın başlamasının halk belleğindeki yansımasıdır insanlar, yaşam ağacı yerine, bilgi ağacından tatlılar. O geçişle birlikte, insanlar artık çoban olarak kırların güzelliğiyle içiçe yaşamayıp, ağır çalışan tahıl yetiştiricileri olmuşlardı. Yine bilindiği gibi, çoban toplumlarında kan davaları ortaya çıktı ( sığır hırsızı kutsal bir faaliyet sayıldığı, çünkü sığır, ana zenginlik biçimiydi ). “Kısasa kısas” tavrı, eski ahitte iyi bilinen bir tavırdır ve Yehova’nın İsrailoğullarından, asla kendisinin suretini ya da putunu yapmamalarını istemesi de öyle. Çobanlar, daima hareket halinde oldukları için, zanaat ya da sanat nesnellerine de çok daha az gereksinim duydular ve sureti olmayan bir tanrı, onlara uygundu.
Sayfa 423 - SAY
MÖ 597’de, İsrailliler sürgüne gönderildi. Kral Nebukadnezar’ın önderlik ettiği Babilliler, Yeruşalim’i kuşattı ve belki 20 bin kadar Yahudinin yakalanıp götürüldüğü 586’dan daha büyük yıkma neden oldu.
Sayfa 416 - SAY
1.640 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.