Eski halk dansları gibi, edebiyat eserlerini çözümleme sanatının da tarihe karışmasına az kaldı. Nietzsche'nin "yavaş okuma" dediği koca bir gelenek hiçbir iz bırakmadan unutulma tehlikesiyle karşı karşıya.
Hem yaşarkenki, teselli edilemeyecek denli üzgün halini gördü hem de annesinin ölü olmasına rağmen kendisini izlediğini, sevdiğini ve onun için gözyaşı döktüğünü hissetti.
Neşenin zorunlu olduğu sıralarda neşeden yoksun kalmak kadar, neşenin var olduğu zamanlarda bundan sonuna kadar yararlanamamak da insanın ruhunu çökertir ve söndürür.
Sessizlik kimi zaman olağanüstü bir güçle kendini, duygunun kalıptan dışarı taşmış ruhu olarak benimsettirir; böyle zamanlarda sessizlik sözden daha etkilidir.
Hayatın çılgınlıklarında hiçbir gülünecek yön göremediğinden, dünyayı tümüyle şaka niyetine alan, güler söyler, alaycı kişilerce gözde bir arkadaş sayılmamakla birlikte, ciddi ve içten, acı çekmiş kişilerin gözünde pekala çekilebilecek bir insandı.
Aşk, son derece sömürücü bir tefeci olduğu için, en temiz tutkuların temeli bile, bir yürek alışverişi yaparak aşırı bir ruhsal kår sağlamak umuduna dayanır.