“Zira budur ruhumuz hakkındaki gerçek, diye düşündü, balıklar misali derin denizlerde ikamet eden ve devasa yosunların arasından yolunu bulup belirsizlikler arasında gidip gelen, güneşin oynaştığı aralıkları aşarak durup dinlenmeden o soğuk, derin, gizemli karanlıkların içine dalan benliğimiz, birdenbire yüzeye fırlayarak rüzgardan kırış kırış dalgaların üzerinde eğlenir; yani kendini fırçalamaya, ovup temizlemeye, dedikodu yaparak yeniden canlanmaya ihtiyaç duyar.”