Gülnur

Bedensel acı hisseden, şimdi ve burada bulunuyor demekti.
Sayfa 260Kitabı okudu
Reklam
Genellikle delirmek olarak adlandırılan duruma giden yol hiç de uzun değildir.
Sayfa 247Kitabı okudu
Ne sebepten olursa olsun, biri kendinden zayıf olana kötü davrandığı takdirde, bu bana göre işlenen tüm suçlardan daha kötüdür.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
"İslâm'da aklı aşan şeyler vardır, fakat akla aykırı bir şey yoktur."
İnsan aklı vahiyle bildirilmiş bilgiyi idrak edecek bir güçte, yetenekte ve niteliktedir. Ne var ki, bilginin kaynağı insan aklı değildir, yani bilgi insan aklının bir icadı veya keşfi olmadığı gibi, onda doğuştan var olan bir şey de değildir. Akıl, vahiyle bildirilenleri kabul ve idrak eder; fakat kabul ve idrak ettiği şeyler kendisi tarafından yaratılmamıştır.
Reklam
Batılı, her ne pahasına olursa olsun, kendi kültürünün korunmasını ister. Müslümansa, her ne pahasına olursa değil, gerektiği ölçüde kendi geçmiş kültürünü sahiplenir, gerektiği yerde de bu kültürü reddetmekte tereddüt etmez. Çünkü onun asıl amacı, geçmiş başarılarına yaslanmakta değil, Müslümanca bir hayatın sürdürülmesinde odaklaşır.
Oysa dinin hakikati, zihnî bir spekülasyon (düşünce birikimi) olmak değil, doğrudan doğruya insana bir hayat tarzı getirmektir. Yani yaşanacak bir şeydir din.
İslâm'ın doğruları başkalarının yanlışlarına olan bir tepkiden doğmamıştır.
Çok yerin altını çizdim ama en sevdiğim burasıdır:
Bugün bir Müslümana "bilinçli" diyebilmek için, bir başına, onun ibadetlerine bakmak yetmiyor. Bir kimsenin namaz kılıp kılmadığına, oruç tutup tutmadığına, zekâtını verip vermediğine, imkânı varken Hacca gidip gitmediğine bakarak hüküm vermek bizi sağlıklı sonuçlara ulaştırmayabilir. İslâm'ın şartları arasında sayılan bu husuları yerine getirmek, esasen Müslümanın kişisel yükümlülüğü sayılır. Yani birey olarak ibadetleri ifa etmek Müslümanın, zaten ve söylenmeden bilinen, kişisel borcudur. Öyleyse bir kimseye "bilinçli Müslüman" diyebilmek için onun kişisel yükümlülüklerinin ötesinde bulunan hususlarda yapıp ettiklerine bakmak gerekiyor. Ne gibi? İbadetlerini yapan kimse bunları kendisi için, yani kendi nefsini kurtarmak adına yaptığına göre, o kimse bunların dışıda ne yapıyor, ona bakmak gerekiyor. Hesap günü, Allah kendisine: "Benim için ne yaptın?" diye sorduğunda, namaz kıldım, zekât verdim, oruç tuttum, Hacca gittim diye ibadetlerini dermeyan eden kimseye bu ibadetleri ancak kendi nefsini kurtarmak için yapmış olduğu hatırlatılır. Çünkü bu ibadetlere muhtaç olan Allah değil, fakat kendisidir. Öyleyse Müslüman, Allah için ne yapmış olmalıdır? Ne yapması gerekir? Böyle bir soruya hazırlıklı bulunmak için Müslümanın, ibadetlerini yapmış olmasının ötesinde belli bir "bilince" sahip bulunması gerekir.
Mesele ilk Müslümanların İslâm'a teslim olurken gösterdikleri hasbilikteki özü kavramakta ve onlara benzemeye çalışmakta yoğunlaşmaktadır. İslâmî anlamda teslim oluşta, dünya kaygısının yeri olmadığı, gerçek anlamıyla iman etmenin insanları zaten bu tür endişelerden münezzeh kıldığı idrak edilebilmelidir.
Reklam
Müslüman, çağın gözüyle İslâm'a bakmaz, İslâm'ın gözüyle çağa bakar.
Durum ayrıca Batılılaşmış insanın zihnî karışıklığıyla ilgili bir hadisedir. Bu insanın öncelikle İslâm hakkında fikri yoktur.
Batılı, neyi, niçin reddettiğinin bilincindedir. Batılılaşmış insansa sadece anlamadığı için reddetmektedir.
Müslüman kendi basit, yalınkat isteğini Batılı bir insana belki rahatça anlatabilir ama, sonradan Batılılaşmış insana aynı rahatlıkla anlatması o kadar kolay görünmüyor.
Şimdi insanlara yeniden dinin öngörülerine göre düşünmeyi benimsetmek, onlara kafanızdaki bilimsel kalıpları parçalayın demekle eş anlamlıdır. Bilimin ikonlaştırıldığı, onun dışında insanların düşünmelerine ortam hazırlayabilecek başka imkânların bulunmadığı önyargısından hareket eden, böyle hareket etmeyi hayatlarının parçası, hatta hayatlarının anlamı haline getirmiş insanlara, sözünü ettiğimiz tavsiye doğrultusunda hareket etmelerini söylememizin kolayca kabul göreceğini beklemiyoruz.
Resim