Önemli olan gül tabiatli olabilmektir. Yani bu dünyâ bahçesinde dikenleri görüp onlardan incinerek dikenleşmek değil araya kış gibi çileler de girse onları bahar iklimleriyle kucaklayarak bütün âleme bir gül olabilmek...
{İnsanlar, imtihandan geçirilmeden sadece iman ettik demeleriyle bırakılıverileceklerini mi sandılar?
•Ankebût,2}
"Eline bir kitap aldın, kapağını açtın ve okumaya başladın.
Gözlerini açıp, ilk nefesini aldığında artık senin olan hayatın seçimlerinle şekillendi.Aklın erdi ve tercihini yaptın.Allah'a inandın.
Ondan gelen her şeye, hayra
Ashabı Kiram,Rasûlullah Aleyhisselam'ın gidişine nasıl dayanmıştı ki...?
Yeryüzününde bi güzel nazar bâki kalacak olsa bu O'nun(ﷺ) bakışı olurdu..
Bı güzel tebessüm kalacak olsa yine O'nun (ﷺ) gül yüzü olurdu..
Birinin gidişiyle bu dünya duracaksa O'nun (ﷺ)gidişi olmalıydı...fakat olmadı.
Rasûlullah Aleyhisselam'ın gökteki yıldızları bu acıya dayandı...
Bı sıkıntıları olduğunda yanına varıp diz çöktükleri...bütün darliklarina rağmen ellerine bir nimet geçince ikram etmek için yanına koştukları...mescide gittiklerinde kainatın en güzel namazını kılmak için arkasında saf durdukları.."kim bugün bir yetimin başını okşadı" diye rahmet telkinleriyle üzerlerine titreyen.. hayatlarında ki karanlığı nuruyla aydınlatan...bakmaya bile kıyamadikları "sonsuzluk ikliminin batmayan güneşi" artık yoktu yanlarında... Doğan hangi güneş içlerini isıtabilirdi ki...
Ama unuttuğum bı şey var O'na en yakın olanlar O'nun ahlakıyla en çok ahlaklananlardı...bunun ilahi bı emir olduğunun bilincinde, emanet edileni tebliğ etmek için dünyanın dört yanına dağıldılar..yeri geldi Ümmü Eymen'e(r.anha) gidip ağladılar ama yılgınlık göstermediler.
Ebu Ubeyde bin Cerrah(r.a.)'ın uhutta kırılan dişine bakıp ağladılar ama cihattan geri durmadılar.
İçlerinde ki iman gücüyle"Ey insanlar, kim Muhammed (s.a.v.)'e tapıyorsa bilsin ki, Muhammed (s.a.v.) ölmüştür. Kim de Allâh'a ibâdet ediyorsa, bilsin ki, Allâhü Teâlâ diridir, ebedîdir”demişlerdi.
Gönlümüz sevdiklerimizin hasretiyle dağlanıyorken,onları hatırlamak en büyük tesellilerden...
Radıyallâhu anhüm ecmain...
Dışarda hiç tanımadığımız insalara gösterdiğimiz nezaketi en yakınlarımızdan sakınmamız çok kırıcı.
Belki yüzünü bir daha hiç göremeyeceğimiz insanlara gösterdiğimiz mütebessim hâli kendi yuvamızdakilerden mahrum etmemiz de öyle.
Hayatımızda çok da yer kaplamayan insanlara gösterdiğimiz rikkat ve letafeti, hayatımızın parçası olmuş insanlara gelince alalede tavırlara tebdil etmek hayatı iskalamanın diğer adı.
Bu sebeple ısrarla savunuyorum ki "insan mesafedir"
Aramızda ki sevgi ve saygı bağını ayakta tutacak kadar mesafe elzemdir.
Bu duvar örmek değil,kalpten kalbe yol ve ruhların aşinalığı esrarınca samimiyet kelamsiz bile ulaşacak kadar geniş bir yelpazededir.
Sadece ihtiyacımız olan şey 'fazla yakınlığın getirdiği uzaklığı' tatmamak için uygun konumu kendimize çizmek.
#geçmişegelecebidebugunenot
"O zaman niye üzüldüm ben bu kadar? Üzülmedim ki, sinirlendim. Sinirlendim mi cidden, sinirlenince bir şeyleri tekmelerdim ben, tekmelemedim bir şey. Üzüldüm demek ki. Üzülünce kayaya çıkardım. Kayaya çıktım işte. Üzülmüşüm demek ki."
Hazret-i Mevlânâ buyurur:
"Fânîlerin aşkı bâkî değildir. Mevtâlar tekrar bize dönmezler. Dâimâ yaşayanların aşkı ise, her dakîka goncadan daha taze ve daha latîftir. Sen bunu bil de fânî aşklara kanıp sarhoş olup erime! Bütün peygamberlerin, velilerin kudret seâdet buldukları o gerçek aşkı seç! Çünkü bâkî olanın aşkı
seni gerçek mâşuka âşık eyler. Gerçek aşkın yerini işgal eden her fânî aşk, kalbin muhabbetullâha yükselmesinde bir nevî merhale olmadıkça merdûddur. Zîrâ kalbi Leyla'ya takılıp kalan, Mevlâʼya ulaşamaz ve sükûn bulamaz."