Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur

Deja vu

Deja vu
@Gurol_Susar
"Katolik bir karı-kocanın yatağında iki değil, üç kişi vardır. Üçüncüsü Kilise'dir.. Karınıza nasıl, ne zaman ve ne şekilde sarılacağınıza o karar verir..."
Sayfa 50
Reklam
Deja vu tekrar paylaştı.
Zaten insanın kendisinden başka karşı karşıya olduğu kim var?
Sayfa 80 - Alfa Basım
Vatikan'ı her devirde ayakta tutmuş olan sihirli formül budur: "Eski için yeni fikirler dene, olmazsa yeni için eski fikirlere dön..."
Sayfa 40

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Deja vu tekrar paylaştı.
Yaşam yazılanla bir değil.
Reklam
İnsan; dünyaya atılarak, orada acı çekerek, savaşarak yavaş yavaş kendini belirler. Kendi özünü kendi yaratır...
Sayfa 8
Sana Yakın ~
Bir hitit çanağıyım Toprağa gömülü Ve sen İlk kazısını yapan Bir arkeolog ürkekliğiyle Ellerinin arasına Al beni...
Sayfa 54
Deja vu tekrar paylaştı.
Beyinlerimiz onulmaz bir bilinmeyeni bilinir ve sınıflandırılabilir kılma çılgınlığıyla uyuşturulmuş. Tahlil etme arzusu duyguları ele geçiriyor.
Deja vu tekrar paylaştı.
Öğüt vermekten nefret ederim, çünkü her insan ve koşulları farklıdır.
İnsan dışında kim kendini icat etme derdindedir ki? Yeryüzünde insan dışında nevrotik kimse yoktur. İnsan dışında geçerliliğini, varlığını, karakterini, zekasını kanıtlamak için belgelere ihtiyaç duyacak kadar kendinden uzak düşmüş, yoldan çıkmış başka hiç kimse yoktur. Ya zekaya sahipsindir ya da değilsindir. Bunun için belgeye gerek yoktur; hayatın kendi kendinin kanıtı olacaktır. Coşkun yeterli bir belge olacak, mutluluğun bunu gösterecek, kanıtlayacaktır. Başka da hiçbir şey gerekmez...
Sayfa 48
Reklam
Tilki aslanın mağarasına geri dönmüş ve onu bir geyikle konuşurken bulmuş. Geyik, “Aslan olduğuna dair yazılı bir kanıt görmek istiyorum... “ diyormuş. Aslan, “Aç olmadığımda böyle bir şeyle uğraşmam gerekmez. Aç olduğumdaysa yazılı şey görmene hiç gerek kalmaz” demiş. Zaten öğrenirsin... Doğru yaklaşım budur, aslanın yaklaşımı: “Bana inanıp inanmaman kimin umurunda..?”
Sayfa 46
Buna dikkat et! Başkalarının söylediklerine bağlı olma. Bunlar tamamen ilgisiz şeylerdir. Son noktada önemli olan tek şey senin kendi hakkında bildiklerindir...
Sayfa 25
Anlamın varlığını hissetmeden nasıl coşku duyabilirsin? Hayatın anlamla dolup taşmadan nasıl olup da bir şarkıya dönüşe bilir? Ancak anlam dolu bir hayat bir şarkıya dönüşür. Anlamın varlığını hissetmeye başladığında, varoluş için çok gerekli bir şeyi yerine getirmekte olduğunu, sana ihtiyaç duyulduğunu, bu evrensel oyunun bir parçası olduğunu ve sensiz bir şeylerin eksik kalacağını, bu oyunun asla aynı olamayacağını hissetmeye başladığında içinde kendine karşı büyük bir saygı ve onun beraberinde varoluşa karşı minnet ve dua yükselir. Ama en temel şey kendini bilmektir: Ben kimim? Ve kendini bilmek keşfetmek demektir çünkü sen zaten oradasın, senin icat edilmen gerekmiyor. Her ne icat edersen et bu hikaye olacaktır, gerçek değil. Kendini nasıl kandırabilirsin? Kendini belki bir, belki iki günlüğüne kandırabilirsin ama bu nereye kadar gidebilir? Kandırmacalar yıpranıp gider. Gerçeğin karşısında fazla dayanamazlar. Gerçek bastırıp durur. Ve dünyada sadece iki çeşit insan vardır; çoğunluk kendini icat edenlerden, çok küçük bir azınlık ise kendini keşfedenlerden oluşur. Aralarındaki fark ise sonsuzdur, muazzamdır; bunlar iki ayrı dünyaya aittirler. Bir Buda, bir Muhammed, bir İsa, bir Bahaddin, bir Mevlana onlar keşfedenlerdir...
Sayfa 11
Ancak kim olduğunu bildiğin zaman tatmin olmayı başarabilirsin. O zaman yaşamında asıl ihtiyaçlarını tatmin edecek seçimler yaparsın. Yoksa, kendini bilmeden yaptığın her şey tesadüfidir. Arada sırada okun hedefe ulaşabilir ama bu tesadüf olmuştur ve yalnızca arada bir olacaktır. Karanlıkta atış yapıyor, kim olduğunu, hedefin nerede olduğunu bilmiyorsun. Okun hedefi bulması neredeyse imkansız gibi; yüzde doksan dokuz ihtimal için boş kalacak ve içi boş öleceksin. Hayatın bir trajediden ibaret olacak. İnsanların yüzlerinde, gözlerinde öyle acıklı bir hal oluşunun nedeni de bu...
Sayfa 12
İnsanlar her taraftan kapanmış gibi yaşıyorlar. Var oluşları bir tür kapalılıktan oluşuyor. Var oluşları pencereden yoksun: Ne güneş onların varlıklarına nüfuz edebiliyor, ne rüzgar, ne de yağmur. Öylece, kendi içlerine kapanmış halde yaşıyorlar. Açığa çıkmaktan korkuyorlar. Öyle ya, açığa çıkarlarsa insanlar kendileriyle ilgili fikirlerini değiştirebilir. Ağlamak istediklerinde gülüyorlar. Yoksa insanlar ne düşünür? Ağlamak hanım evlatlarına mahsustur! Ayıplanırlar.. Yüzlerine çok güçlü, çelik gibi bir ifade takınırlar ama bunun arkasında ağlamak isteyen, oynamak, bahçeye çıkıp kelebeklerin peşinden koşmak, yaban çiçekleri toplamak isteyen bir çocuk durur. Ama buna asla izin vermezler; kaskatı dururlar. O çocuğu bastırmaya devam ederler. Oysa o çocuk, senin olmaya çalıştığın şeyden çok daha değerlidir çünkü o gerçektir, hakikidir. Böyle kapalı vaziyette yaşayan insanlar büyüyümez de çünkü büyümek demek varoluşla her an birlik içinde olmak, çırılçıplak olmak, hiçbir şeyi gizlememek, hiçbir sır taşımamak, mevcut ve zırhsız olmak, her türlü risk ve tehlikeye açık olmak demektir. Büyüme ancak o zaman gerçekleşir...
Sayfa 29
421 öğeden 1 ile 15 arasındakiler gösteriliyor.