Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol
Gönderi Oluştur
Alışveriş
Keşfet
Kitaplar
Yazarlar
Okurlar
1000Kitap Android UygulamasıÜCRETSİZ – Google Play'den indirin
1000Kitap iOS UygulamasıÜCRETSİZ – App Store'dan alın
ŞartlarGizlilikTopluluk KurallarıHakkımızdaReklam VerinİletişimKütüphanecilerDizinlerÇerez Politikası
©2024 · 1000Kitap Web Uygulaması · 2.36.25
BeyzaK
BeyzaK
@HBeyza_K
Üniversite
191 okur puanı
Ekim 2021 tarihinde katıldı
Şu anda okuduğu kitaplar
Okuma Hedefleri
Son liste:
Yazarın okuduğum ilk kitabı kitabın konu seçimi çok güzel kelimelerin insanlar için çok önemli olduğunu ve kelime olmayınca insanlığın sadece varlıktan ibaret kalıp daha ötesine gidemeyeceğini anlatan bir kitap.
Bir yöneticinin kelimeleri liste haline getirip sadece oradaki kelimeleri konuşma özgürlüğünün bulunduğu bir yerde yaşayan kelime ustası Letta, ve bu listeye başkaldırıp yöneticisine karşı gelen Marlo'nun bir olup yaşadığı şeyleri anlatan bir kitap...
Dediğim gibi bu kitapta kelimelerin ne kadar önemi olduğunu, kelimelerle dille insanların insan olduğunu, kelimelerle düşünüp yaşadığımızı anlatan güzel bir kitap tavsiye ederim.
Ateşböceği yolu Kristen Hannah'ın gece yolundan sonra okuduğum ikinci kitabı.
Diğer kitaptaki anlatım tarzı konunun güzelliğinden etkilendiğim için yazarı okumaya devam ettim ve iyiki tanımışım bu yazarı.
Ateşböceği yolu iki arkadaşın aslında iki yaralı insanın birbirine ihtiyaçlarından ve birbirini tamamlayan arkadaşlıklarını konu alıyor.
Bu arkadaşlardan biri ne kadar duygusalsa diğeri o kadar vurdumduymaz, biri ne kadar aile düşkünüyse diğeri o kadar iş gelecek ve başarı düşkünü. Bu iki zıt insanın birbirini tamamlamasını ve tanıştıktan büyüyünceye kadar ki olayları en etkiliyeci bir şekilde anlatmış. Sanki sende o kitabın içindesin ve karakterlerin başından geçen olaylara tanık oluyorsun.
Kitap uzun olmasına rağmen hiç sıkmıyor hemen akıp gidiyor. Kitabı okumanızı kesinlikle öneririm.
Kitapta ders nitelikte şeylerde vardı. Mesela hayatında ne kadar başarılı olursan ol gerçek sevgiyi hissetmediğin sürece her zaman eksiklik hissedeceksin. Çevrende ne kadar insan olursa olsun gerçek sevgiyi hissetmedikçe insanlardan uzaklaşıp yalnız kalmak isteyeceksin. Başarı ün senin hayatındaki her şey olmuyor aile vb şeyler o eksikliklerin tamamlayıcısı olduğunu vb bir çok şey öğretti bu kitap bana size de tavsiye ederim tekrardan.
Öldürmek için mükemmel bir gün
Yazarın okuduğum ilk kitabı ve sevdiğim bir tür olduğu için arkadaşımın önerisiyle okudum.
Bir tane küçük kızın kaçırılmasıyla başlayan kitap ilerleyen zamanlarda başka kızların da kaçırılıp aynı şekilde cesetlerinde bazı parçanın olmamasıyla seri katil davasına çevrildi. İlk başlarda iki olay anlatılıyordu birbirinden bağımsız gibi duran iki olay orda kafam karışıyordu ne alaka der gibi olaylar birbirine bağlanınca gerilim ve merak ondan sonra arttı benim için. Son anlarda katil bulunduğu sanılsa bile sürekli bir taraf eksik kaldı yapboz toparlanamadı taki görülen bir rüya ve kaçırılan son çocuğa kadar.
Dediğim gibi ilk başlarda ne kadar karışık gelsede sona doğru kendine bağladı ve merak duygusunu hat safaya çıkardı. Okumanızı kesinlikle öneririm ve ben de yazarın diğer kitaplarını okumak için güzel bir başlangıç olduğunu düşünüyorum.
Okur Takip Önerileri
Gece yarısı kütüphanesi, insan yaşadığı hayattan bazı zamanlarda keyif almayabilir. Bunun nedeni pişmanlıklarına takılı kalıp onu öyle yapmasaydım, şunu tercih etseydim diyip pişmanlıklarında yaşamasıdır. Seçtiği tercih belki onun için daha iyisi olabilir ama o kendini hayatını yaşamaya adapte edemediği için bunu görmeyebilir. Bu kitapta bunu anlatıyor hayatından memnun olmayan Nora intihar ediyor ve gece yarısı kütüphanesinde gözlerini açıyor. Burda pişman olduğu tercihlerine dönüp onları değiştiriyor ve kendi için yaşanılabilir hayat arıyor. Her hayatı deneyip kendi için en güzel hayatın yine kendi hayatı olduğunu anlayıp kendi hayatını güzelleştirmeye karar verdiği anda intihar etmek için içtiği ilacın zehrinden kurtulup kendi hayatına geri dönüyor.
Konusu çok güzel ama işlenişi daha farklı olabilirdi bana çok sürükleyici gelmedi ama okunabilir bir kitap tavsiye ederim.
Alma ve yedi canavar
Aslında herkesin canavarları vardır belki yediden fazla belki daha az ama kimse canavarım yok diyemez.
Bu kitapta da onlardan bahsediliyor. Aslında canavar dediği şey duygularımız. Alma'yı ele geçirin yedi canavar yedi duygu.
Duygularımız canavarlarımız olabilir stres, uyku, ayıplanma, ağlama isteği, vb herkesin canavarıdır. Bunlarla başa çıkamadiğımız hepsinin üst üste bize saldırdıkları bizi bunalttıkları zaman olabilir ben de tam da o duyguların üst üste geldiği bir dönemde bu kitabı okudum. İç tasarımı ilgimi çektiği için başladım kitaba ama kitapta Almayı değil kendimi okudum o yüzden baya etkilendim.
Baktıkça aslında bizi hayattan soğutan ya da hayata bağlayan bir sürü gerekçe varmış bununda farkına vardım her duygu birbirini tamamlıyor canavarlar arada arkadaşımız olabilir onlara da ihtiyaç var ama bütünüyle benliğimizi ele geçirirlerse o zaman hayatı biz değil onlar yaşar onların yaşamasıda bizim bu hayattan kopukluğumuz ve yaşamamamızdır.
Hiçbir duygu doruğunda yaşanmamalı ne sevinç ne üzüntü hepsi bir gün gelip geçiyor sevincin kedere dönüştüğü veya üzüntünün sevince dönüşebileceğini bilmeliyiz.
Herkesin bir canavarı var ama onlarla mesafeyi ne kadar güzel korursak hayatımızda o kadar dengede olur.
Sizde bu kitabı okuyabilirsiniz hem basit bir okunuşu var hem de anlamlı anlatımı var güzel tavsiye ederim.
Her yas on sekiz ay sürer.
Ya da biz on sekiz ay da bitecek diye kendimizi koşullandırdığımız için mi o kadar uzun sürüyor veya daha uzun sürecekken on sekiz ayla sınırlandırıyoruz.
Kitapta Elvis adında küçük bir kızın annesinin ölümü üzerine ya da intiharı üzerine tam çözülemeyen bir ölümü üzerine on sekiz aylık yas tutma sürecini anlatıyor. Bu süreçte ablasının yaşadıkları ona yardım etmesi babasının değişimleri ve ona da yardım etmesi kendinin değişimi gelişimi vb olaylar anlatılıyor.
Kitabı çok çok beğenmedim nedeni çok uzun süre elimde kaldığı için de olabilir çünkü okul derslerden çok elime alamadım o yüzden uzun bir zaman diliminde okudum o yüzden sıkıldım. Konu hep aynıydı farklı bir şey yoktu hep aynı heyecan düzeyinde ilerliyordu bir heyecan yaşatmadı bana ondan dolayı da olabilirdi. Değişik konusu vardı değişik bir şeye değinmişti ama çok beğenmedim dediğim gibi bu benden kaynaklı bir şey olabilir. Siz yine şans verebilirsiniz.
BU BİZİM HİKAYEMİZ
Kitabı bu senenin başlarında okumuştum ama o kadar çok beğendim ve bende yer etti ki yorumunu yazmak istedim.
Bu yazardan okuduğum ilk kitap ve sevdiğim yazarlar arasına giren yazar.
Kitap konusu olarak liseli 5 erkek arkadaş grubunun bir olay yaşayıp bunun sonucunda bir arkadaşlarının ölümü ve bununla beraber onların suçlanması katili arama uğraşları vb olaylar. Kitaptaki olaylar liseli insanların başından geçtiği için olay bakımından beni daha çok kendi içine çekti çünkü yaşadıkları şeylerle baş etme çabaları katillikle suçlandıklarında duyguları vb beni etkiledi. Yazar kurguyu baya iyi yapmış ölen kişinin arkadaşları sorguya çekilirken hareketleri üzerinde psikolojik değerlendirmelerde de bulunulmuş bu sebeple sanki sorgu senin karşında yapılıyor olayın içindesin. Kitabın sonu da ayrı bir güzeldi katil başka birini hayal ediyordum ama sebebini açıklayınca nasıl düşünemedim falan dedim.
Kısacası kitap harika gerilim sevenler, polisiye suç katil vb olayları sevenler bu kitaba kesinlikle bayılacaklar alıp okumanızı tavsiye ediyorum gerçekten çok etkileyiciyi ve sürükleyici kitap Ocak ayında okumama rağmen hala etkisini sürdüren kitap o yüzden bu yorumu yazmak istedim size de tavsiye ederim çok başarılı bir kitap.
Dönüşüm Franz Kafka'nın unutulmaz eseri.
Herkesin okumasa bile konusunu az çok bildiği bir kitap. Ama yine de kısaca konusu: Sabah uyandığında kendini böcek olarak bulan George'un zorlu yaşamını, ailesinin ona bakışını, ona olan korkularını vb anlatan kısa bir hikaye. Hemen akıp gidiyor çok da bir olay yok zaten okunması akıcı ve düşündürücü. İnsan yaratıldığı şekle şükrediyor George'nin hareket etmek için girdiği çabaları görünce.
Okunabilir bir kitap tavsiye ederim zaten herkesin fikri vardır bu kitap için o yüzden alıp okuyabilirsiniz.
Psikiyatrist Wulf Dorn'dan okuduğum ilk kitap ve beni büyüsü altına alan bir yazar daha.
Kitap aşırı iyidi sürekli bir gerilim, merak hat safada kitabı okurken bir şeyleri tahmin ediyorsun ama sonradan tahminlerine uzaktan yakından alakası olamayan bir olay çıkıyor. Kitabı okudukça büyüsüne kapiliyorsunuz ve gercekten de kurgusu ve konusu aşırı iyi bir kitap.
Kitabı bir yandan Guillamaume Mussan'dan Bellek kitabına benzettim orda da aynı bu kitap gibi tahmin ettiğiniz her şey tepe taklat oluyordu eğer bu kitabı okuyup Bellek kitabını okumadıysanız tavsiye ederim kesinlikle onu da beğeneceksiniz.
Kitabın konusunu Bella adında bir psikiyatrist etrafında geçiyor onun geçmişine yaptığınız yolculuk ve yaşadığı şeyler aslında bambaşka bir hayat yaşadığını ve bambaşka olaylar döndüğünü ortaya koyuyor. O yüzden harika bir kitap kesinlikle okumalısınız.
İçimdeki Müzik
İçimdeki Müzik
Sharon M. Draper'den okuduğum ilk kitap. Üslubunu ve kitabın konusunu beğendim. Konu olarak Petey'e benzettim çünkü orada da tekerlekli sandalyede hayatını süren bir kişinin hayatını anlatılıyordu burda da.
Kitap beyin felci olan Melody'in hikâyesini anlatıyor bize. Melody aynı zamanda sineztesi ama bunu
Gece Yolu:
Spoiler içerebilir!
Kristin Hanna'nın okuduğum ilk kitabı. Yazarın anlatımını sevdim akıcı bir anlatışı var uzun bir kitap olmasına rağmen bir oturuşta yüz sayfaya yakın okunabilecek şekilde yazmış. O yüzden anlatımını sevdim ve başka kitaplarını da okumayı düşünüyorum.
Kitap hakkında ise ilk başları gerçekten çok güzeldi
Pera Palasta Gölge Oyunu
Kayahan Demir ilk defa okuduğum bir yazar ama yazdığı türü yani polisiye kitaplarını çok seviyorum. Bu yüzden bu yazarlada taşınmak istedim. Güzel bir başlangıç oldu kitabı bir günde rahatlıkla okunabilir hem akıcı hem keyifliydi.
Konusu şifre bilimcisi ve dediktif Milas Ulukan gittiği bir programda işlenen cinayet olayı üzerine başlayan kitap ve tarihî olaylarla birleşen şifreleme olayları ve tarihi bilgiler eşliğinde baya akıcı kitap. Kitap güzel bir kurgu sunuyor bence ve tarihi bilgileri de çok iyi hem tarih hem de polisiyenin birleşimi bir kitap olduğu için de baya akıcıydı.
Yazarla ilgili olarak da gayet başarılı bir üslubu kurgusu var o yüzden okumadıysanız şans verebilirsiniz.
Amok Koşucusu
Stefan Zweıg ve onun tartışılmaz eserlerinden biri daha.
Stefan Zweıg'ın bir kaç kitabını okuduysaniz nasıl yazdığını az çok biliyorsunuzdur. Bir küçük olayla başlayıp daha sonra bir insanın başından geçen dramatik vb olayların anlatıldığı bir çok eseri var.
Bu kitap da onlardan biri. Aslında kitaba verilen isim kitapla o kadar özdeşmişki yıllar sonra sadece kitabın adını bile görsem hikayeyi hatirlayacağımı umuyorum.
Stefan Zweıg o kadar güzel kitaplar yazıyorki kalınlıkları ne olursa olsun ondan bir öğüt bir yaşayış biçimi ve hayatına yeni bir şeyler kattığını sezebiliyorsun bu kitabı da yine onlardan biri.
Bu kitabı bana senden yardım isteyen insanlara yardım edilmesi gerektiğini vicdanın insanın hayatında ne kadar önemli bir yere sahip olduğunu ve bir bir kusur bir hata işlediğini düşündüğün biri senden son bir istek istediğinde pişmanlığın yüzünden ne olursa olsun ona yardım etmek istediğine ve bunun ağır bedellerle bile odenebileceğini gösterdi . İnsanların bazen gururunun ya da utancının yaşamından önde gelebileceğini de gösterdi bana. Bu yüzden bana güzel şeyler kattı.
Tabiki de öneriyorum Stefan her kitabı size kesinlikle bir etki edecek ve yaşamınıza bir iz bırakacaktır buna inanıyorum.
Agatha Christie ve yine şahane bir kitabı.
Polisiye kitabiplarinda en beğendiğim yazarlardan biri olan Agatha'nın 3. Kitabını okuyuşum gerçekten çok güzel şekilde planlanarak yazılmış harikulade bir olaylar zinciri.
İlk başta olaylar arasında ben de çok bir bağ kuramasam da sonradan daha fazla kanıt ve daha fazla olay üzerine bazı şeyler açıklığa kavuşmuştu. Ve sonu da hiç tahmin etmediğim gibi bitti aslında.
Bir olayda hiç dikkat çekmeyen bir şey bile aslında seni sonuca götüren en önemli şey olabilir ve bir şeyi çok iyi bildiğini düşündüğün halde sonunda hiçbir şeyi bilmediğini de anlayabilirsin. Bazı sözler alaya alınıp hiç dikkat edilmese bile olayın iç yüzünü aslında sana gösteren şey odur. Bu yüzden çevremizde olup biten her şeye dikkat etmeliyiz diye düşünüyorum.
Kitabı tabiki de tavsiye ediyorum ve gerçekten beğeneceğinizi düşünüyorum o yüzden okumalısınız.
Yine Stefan zweıg ve yine bir çok anlamla, öğütle dolu ince bir kitap.
Bu kitap diğerlerinden çok daha farklı okumaya başladığı zaman diğerlerinden ayıran dili üslubunu anlatış tarzını hemen ortaya koyuyor ama diğerlerinde olduğu gibi bu kitabında da çok özgün çok özlü bir anlatımı var.
Kitapta baş karakter kralın emriyle o gece olacak olan
Peyami Safa edebiyatımızın büyük yazarlarından. Uzun zamandır okumak istediğim bir kitaptı edebiyat derslerinde sıkça söz ediliyordu ve her defasında merakım daha da artıyordu. En çok bahsedilen cümlesi de "Ağaçların bile sıhhatine imrenerek yürüdüm." En sonunda aldım ve okudum.
Kitap: Bacağında yara olan bir insanın ona verdiği ızdırap, vücudundan bir parça kopacak mı kopmayacak mi düşüncesi arasında gidiyor.
Betimlemelerini çok beğendim yazarın üslubu da hiç sıkmadı, yazılış anlatış çok güzeldi beğenerek okudum kitabı.
Kitabın ana fikri de bence son sayfalarda da sıkça bahsettiği gibi sağlık bizden gitmedikçe hiç değerini bilmememiz ve küçük hastalıklar atlattıktan sonra da en büyüğünü yaşamış gibi davranmamız oysa "büyük bir hastalık geçirmeyenler her şeyi bildiğini iddia edemezler."
Kesinlikle okunması gereken bir eser okumanızı tavsiye ederim.
Bu kitabı okulda olacak yarışma için aldım. Ama keşke yarışma için değilde daha önceden bilip alsaymişim dedim.
Nelerden bahsediyor diye sorarsanız öğrencilerin sorduğu sorular ve cevaplar şeklinde oluşan bir anlatımı var. Herkesin anlayabileceği şekilde cevaplarını açıklamış ve açıklamalarını da Kur'an ı Kerime dayandırarak yapmış. Kitap bölümlere de ayrılmış içinde iman esaslarına dayanan sorular ve cevaplar bulunuyor.
Kitap benim için çok yararlı oldu bazı soruları ilk defa bu kitapta gördü bazılarının da cevaplarını biliyordum. Ama bildiğim bilmediğim sorulara çok güzel yanıtlar verdi ve anlaşılır biçimde olduğu için de kitabı çok hızlı bir şekilde okudum.
Eğer kafanızda bazı düşünceler sorular varsa dinle ilgili bu kitabın size yardımcı olacağını düşünüyorum cevapları çok açık ve anlaşılır bir biçimde. Ben okumanız için öneririm bu kitabı.
Ahmet Ümit'i ilk defa Bab-ı Esrar kitabıyla tanımıştım. Kitap beni o kadar etkilemiş o kadar peşinden sürüklemiştiki elimden bırakamadım bitince de en sevdiğim kitap olarak kaldı. Ondan sonra bu kitabını aldım polisiye romanlarını sevdiğim için arkasında yazanlar beni etkiledi.
Kitap üç hikayeden oluşuyor ilk hikayede güzel bir kurgu farklı bir fikir olduğunu görünce hoşuma gitti. Aslında hikayelerin hepsini beğendim son hikaye ise favorim baya ustalıkla yazıldığını düşünüyorum.
Kitapta genel olarak beni rahatsız eden şey Ali karakteriydi neden bilmiyorum ama kabadayı tavrı polis diye insanlara yaptığı şeyler pek hoşuma gitmedi. Ayrıca küfürlerde vardı çok yerde rastlamasakta. Bunun dışında beni rahatsız eden bir şey yoktu.
Kitabı diğer okuduğum kitabı ile karşılaştırırsam da diğer kitabının ben de bıraktığı dil ustalığı olay kurgusu yoktu diyebilirim. Genel olarak beğendiğim bir kitap oldu okumanızı tavsiye ederim tabiki de.
Körlük: 1998 yılında Nobel edebiyat ödülü alan kitap.
Bu kitaba başlarken kafamda farklı düşünceler vardı. Son yıllarda içinde bulunduğumuz karantina olaylarına salgına yer verdiği için çok merak etmiştim. Aldım ve okudum ne beklediğimi bilmiyorum ama kafamda olan şeyler yoktu. Kitap bence biraz zor okunuyor çünkü yazar konuşmaları bile virgülle
Stefan Zweıg okuduğum satranç kitabıyla tanımıştım ve o kitabın bana kattığı güzel şeyler bu yazarın daha fazla kitabını okuma isteğine götürdü.
Okuduğum kitaplarından biri de Bilinmeyen bir kadının mektubu oldu. Bir kitabı asla inceliğiyle veya kalınlığıyla değerlendirilmemesi gerektiğini bir kez daha gösteren bir kitap benim için.
Kitapta anlatılan olay sevdiği insana yazılan aşk mektubu beni içine öylesine çekti ki sanki bana yazılmış bir mektubu okurcasına heyecanlandım ve bitirmeden de elimden bırakamadım. Küçük bir kız çocuğunun içinde onunla beraber büyüyen sevgisini okumak benim çok hoşuma gitti. Sevdiği kişiye duyduğu hayranlık ondan olan bir şeye bağlanışı ve onu onda araması, ne olursa olsun sevdiği kişiden asla kopamayışı da beni çok etkiledi. Kitap ince olmasına rağmen içinde anlatılan aşk o kadar öz ve güzel ki etkilenmemek mümkün değil diye düşünüyorum.
Bu yazarın okuduğum 4. Kitabı ve öbür kitaplarını da okumak için sabırsızlanıyorum desem abartmış olmam. Eğer hiç kitabını okumadıysanız kesinlikle bir tanesinden başlayabilirsiniz hepsinin güzel olduğunu düşünüyorum. Kitaplarında okuduktan sonra sevdiğiniz yazarların arasına bu yazarı yerleştireceğinize eminim.
Bilinmeyen Bir Kadının MektubuStefan Zweig · Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları · 2022223,7bin okunma