"Farklı olma hakkımızı yitirdiğimizde, özgür olma hakkınızı kaybettiniz... Açılmamış kanatların büyüklüğü bilinmez... Kanatlar altınla kaplı kuşlar da uçamaz, atın ağırlıklarınızı da özgür olun insanlar..."
Aklın denklemi başka, aşkın fermanı başkadır... Akıl itidalli davranır... Korkar, çekinir, ürker... Aman der... Halbuki aşk öyle mi?...
Bırakıver kendini, ne olacaksa olsun deyip sebepleri yok sayar...
Yine ve hep varolan o âlem karşılıyor rûhumu... Allah dostlarının o güzel, öte maneviyatları daha kitabı okumaya başlamadan sarıyor derin sirâyetle... Hafiflemiş, kuş tüyü kadar hissediyor insan kendisini... Öyle nahif, öyle zarif ki mest oluyor özüm, özüm öze kavuşmuşcasına ait hissediyor...
'Daha' kelimesi şümulleniyor sanki, sakinken 'daha' da sakinlik sarıyor, tane tane iken 'daha' bir tane tanelik... Her şey öyle intizama bürünüyor ki, sır şenliği oluyor rûh âlemi... Her zaman ki gibi en çok sakinliği ve tane taneliği sevdi rûhum... Seslere, eşyâlara, hislere yayılan bir sakinlik şöleni, tane tane sakinlik... Belirsiz hislere dahi yayılan, nahif bir el dokunuyor hiç görünmeden sessizce sanki... Belirsizlik dahi tane taneleşiyor... Sonrası hep seyr... Hep seyr... İliklere işleyinceye değin...