Dünya artık cehennem korkusunu ve ruh kurtarma numaralarını satmak için iyi bir pazar olmadığına göre, Tanrı tüccarları da sosyal ve siyasal konulara yönelmişlerdi.
Bazen insan bir kitapta kendisinin de aklından geçmiş bir fikre, ta derinden hatıra gelen silinmiş bir hayale rast gelir ki bu, en ince hissinizi anlatıyor sanırsınız.
İnsanlar her an rüya görüyor. Biz doğmadan önce doğan insanlar dışarıda kocaman bir rüya yarattı. Buna toplumsal rüya ya da gezegensel rüya diyeceğiz. Gezegensel rüya, milyarlarca bireysel rüyanın oluşturduğu kolektif rüyadır. Bu küçük bireysel rüyalar bir araya geldiğinde aile rüyası, toplum rüyası, şehir rüyası, ülke rüyası ve sonunda insanlık rüyasını yaratıyor. Geze-gensel rüya, tüm toplumsal kuralları, inançları, yasaları, dinleri, değişik kültürleri, devletleri, okulları, sosyal olayları ve tatilleri içinde barındırıyor.
Arap inançlarına göre Cehennem haddinden fazla sıcak olan, insanların durmadan azap çektiği bir yerdir. Orada kaynar yiyecek ve içeceklerden başka bir şey yoktur. Neden mi? Çünkü Araplar sıcak bir coğrafyada yaşayan ve sıcaktan eziyet çeken bir topluluktur. O yüzdendir ki, onlar için en ızdırap yer böylesine sıcak bir yerdir. Norveç mitolojisine göre ise; Cehennem (Niflheim) buz gibi soğuk yeraltı dünyasıdır ve oradaki bütün nehirler donmuş haldedir. Çünkü Norveçliler de, soğukta yaşayan ve soğuktan eziyet çeken bir topluluktur.
Peki ya gerçekte Cehennem neresidir? Buna en güzel cevabı veren ise Dostoyevskidir; "Cehennem insanın kalbinde sevginin bittiği yerdir." Ve Osho ilave eder; "İyi insanlar cennete gider değil, iyi insanlar nereye giderse cennet orası olur"