Hasan Börek

Hasan Börek
@Hayat28
Vatan Sağ olsun .
Bilim ve Yaşam
Bilmek ve bilememek nedir? Eğitimin amacı ne olmalı dır? Yiğitlik, tok gözlülük ve dürüstlük nedir? İyiye özenmeyle açgözlülük, krala bağlılıkla kölelik, özgür yaşamakla keyfine göre yaşamak arasında nasıl farklar vardır? Ölüm den, acıdan ve ayıptan ne zaman korkulmaz?
Reklam
Bize Göre Dünya
"Eğer hayvanları da tanrılar yaratıyorsa, onları da kendilerine benzetip, övünürler. Mesela bir horoz niçin şöyle düşünmesin: Evrende her şey benim içindir. Toprak, üstünde yürüme ye yarar; güneşin işi bana ışık tutmak ve ısıtmak, yıldızların işi yaşamım ve kaderim üzerinde etkili olmaktır. Rüzgârlar, sular bana rahatlığı sağlar. Bu gökkubbe benim kadar hiç kimseyi kayırmaz. Ben evrenin birtanesiyim. İnsanoğlu benim yiyeceğimi, içeceğimi arayıp buluyor. Oturacağım yeri yapıyor. Bana hizmet ediyor. Buğdayı benim için ekip biçiyor. Gerçi beni kesip yiyor, ama bu işi kendi cinslerine de yapıyor. Ben de insanoğlunu öldüren, yiyen kurtları yiyorum." Bir şahin aynı şeyi daha büyük bir gururla söyleyebilir, evrenin en güzel, en soylu yeri olan göklerde istediği gibi uçabilmekte çünkü. İnsanın en kötü durumu kendini bilmediği ve idare edemediği zamanlardır.
İyi geceler.
Mahalle papazının sana emrettiği gündelik işlere sıkı sıkıya bağlanırsın; Tanrı'nın, doğanın emirleri umurunda değildir. Bunlar üzerine bir düşün; bütün hayatın böyle geçiyor.

Okur Takip Önerileri

Tümünü Gör
Sen tut, doğanın şaşmaz, hiçbir yerde değişmez yasalarını hor gör, sonra o senin yaptığın, tek taraflı acayip, uygunsuz yasalara uymaya çabala. Üstelik bu yasalar ne kadar özel, dar, daya niksız, gerçeğe aykırı olursa çabaların da o ölçüde artıyor senin...
Aşka Dair
Aşk için kitapları bir yana bırakıp açık yüreklilikle konuşursak, arzulanan bir varlıkta bulacağımız tada susamaktan başka bir şey değildir, diyebiliriz gibi geliyor bana. Venüs'ün bize verdiği şey sonunda bir boşalma hazzı değil mi? Tıpkı doğanın başka taraflarımızın boşalmasına kattığı haz gibi. Bu haz ölçüsüzlük ya da ahlaksızlık yüzünden kötülük haline geliyor.
Reklam
Sokrates...
Sokrates'in Kansı, "Ah! Bu yargıçlar! Seni haksız yere öldürüyorlar," diye ağlarken; Sokrates, "Haklı olarak öldürselerdi daha mı iyi olurdu?" Demiş.
Alışkanlık
Ha elma çalmışsın, ha para. "Elma çaldı, ama kasadan para çalmak aklına bile gelmez," diyenlere benim diyeceğim şudur. "Elmayı çaldıktan sonra niçin parayı da çalmasın?" Aslında bizler, sandığımızdan çok daha zenginiz. Ama malesef ki bizi ordan buradan isteyerek, dilenerek yaşamaya alıştırmışlar. Kendimizi bir kenara atarak, her durumda çok ça başkalarından yararlanmaya zorlamışlar bizi.
Gerçekten alışkanlık çok yaman bir öğretmendir ve hiç şakası yoktur. Ağır ağır, sini sinsi içimize sızar; başlangıç ta sevimli, alçak gönüllüdür; ama zaman geçipte, oraya yer leşip kökleşti mi, öyle azılı, öyle amansız bir hâl takınır ki kendisini eleştirmemize bile izin vermez... Asıl eğitimimiz bizi emzirip büyütenlerin elindedir. Çünkü en büyük kötülüklerimiz küçük yaşlarımızda belir meye başlar. Çocuk bir kedinin kuyruğunu tutup çeker, kuş la, köpekle birer oyuncakmış gibi oynayıp, yara bere içinde bırakır; anneside ona bakıp eğlenir. Kimi baba da, oğlunun savunmasız bir uşağı öldüresiye dövdüğünü, bir arkadaşını tehlikeye attığını, aldattığını gördüğü zaman bunu yiğitlik belirtisi sayarak sevinir. Oysa bunlar zalimliğin, zorbalığın, dönekliğin asıl tohumları, kökleridir. Çocukta filizlenirler, sonra alışkanlığın kucağında büyüyüp gelişirler. Bu kötü davranışları yaşın küçüklüğüne ve yapılanın önemsizliğine bakarak hoş görmek tehlikeli bir eğitim yoludur. Çocukta egemen olan doğadır ve doğa gerçekte sadece yeni tomur çuklanırken katıksız ve sağlıklıdır. Hem hırsızlığın çirkinliği çalınan şeye göre değişmez ki.
Aklımız
Kral Dionysios, Platon'a, İran işi, uzun, işlemeli ve kokulu bir elbise hediye etmiş. Platon, ''Ben erkeğim; kadın elbisesi giymem,'' diyerek almamış; ama Aristippos almış ve demiş ki: ''İnsan ne giyerse giysin, erkekse yine de erkektir...'' Dionysios Aristippos'un yüzüne tükürmüş. Aristippos umursamamış. Dostları bu küçüklüğünü hatırlattıkları zaman: ''Ne olacak?'' Demiş. ''Balıkçılar da bir balık tutmak için baştan aşağı deniz suyuyla ıslanmaya katlanıyor.''
Aklımız
Doğadaki diğer varlıklarda olduğu gibi, insanlar için de doğal yasalar vardır; ama bizde yitip gitmişlerdir. Çünkü insan aklı her yere elini atıp bir düzen vermeye, yönetmeye kalkmış, dünyayı kendi büyük emelleri, kararsız istekleriyle bulandırmış, karıştırmış.
Reklam
Anlaşılmayan Duygular
Hiç unutmadığım bu duygular bana ölümün yüzünü ve düşüncesini öyle doğal, öyle olağan gösterdiler ki onunla bir çeşit uzlaşmaya varmış gibiyim. 'Yaşıyor ama bilmiyor yaşadığını.' :Ovidius
Akıl ve İnsan
Basit ruhlu bilgisiz insanlarsa kendilerini aşan ince bir sözün değerini ve önemini anlamazlar dünyayı dolduranlar da bu iki çeşit insandır. Sizin dilinizden anlayacak üçüncü çeşide, ruhları kendiliğinden istikrarlı ve sağlam insanlara gelince, onlar o kadar azdır ki adları sanları bile duyulmaz. Onlara kendimizi beğendirmeye çalışmakta fazla bir kar da yoktur...
Ölüm
Ne olursanız olun, ölümün olduğu yerde her sevda ayrılığı, her canlı ölümü tadar. Hiçbir şey ama hiçbir şey sonsuza dek sürmez. Unutmayın; başlangıcı olan her şeyin, elbet bir gün sonu vardır!
Emrah
Senden sonrakiler yakışıklı. Senden öncekiler hem yakışıklı Hem imkânlı. Sen ortada sıçan. Karışık kuru yemiş tabağında yenilmeyen beyaz leblebi gibi kalmışım ortada.
Sayfa 360Kitabı okudu
gözüm dünyayı görmüyor.
Oradan ayrılırken, aynı gün kendisini görebilir miyim diye iznini rica etim; olumlu yanıt verince bende gittim — o andan başlayarak güneş, ay ve yıldızlar huzurla varlıklarını sürdürebilirken, ben gece mi olmuş gündüz mü farkında bile değilim, gözüm dünyayı görmüyor.
Reklam
Dinlenmek için salonda yürüyerek birkaç tur attık. Sonra o oturdu, kalan birkaç portakal dilimini ona ayırmış olmam hoşuna gitti.
16 Haziran
Sana niçin mi yazmıyorum? - Bunu soruyorsun ama aslında sen akıllı birisin.
İyi geceler
O sırada devlet memuru titiz biri gelip ona şöyle şeyler söyleyebilir: “Nazik genç adam! Sevmek insanca bir şey, ancak insanca sevmeyi bilmek lazım!
Bunun dışında karşıma bir kaç sevimsiz tip çıktı, tahammül edilir gibi değillerdi, en katlanılmaz olan da onların sözde dostluk gösterileriydi.
Alexis Daubrecq'in Ev Yaşantısı.
Lüpen o gece de rahat uyuyamadı, korkunç kabuslar görerek sık sık korkuyla uyandı. Rüyalarına giren acımasız, korkunç hayaller onu bir türlü rahat bırakmadı.
Sayfa 75 - TutkuKitabı okudu
DOKUZDAN SEKİZ ÇIKAR BİR KALIR
Lüpen çoğu zaman, "Bir işin zor yanı, sonu değil başlangıcıdır, " derdi.
Sayfa 31 - TutkuKitabı okudu
Reklam
Oysa ben senin gözlerinsiz edemem bilirsin Oysa Allah bilir bugün iyi uyanmıştık Sevgiyeydi ilk açılışı gözlerimizin sırf onaydı. Bir kuş konmuş parmaklarıma uzun uzun ötmüştü Bir sevişmek gelmiş bir daha gitmemişti Yoktu dünlerde evvelsi günlerdeki yoksulluğumuz Sanki hiç olmamıştı”
Adam
“Adam şapkasına rastladı sokakta Kimbilir kimin şapkası Adam ne yapıp yapıp hatırladı Bir kadın hatırladı sonuna kadar beyaz Bir kadın açtı pencereyi sonuna kadar Bir kadın kimbilir kimin karısı."
“ŞİİR"
"İstanbullar geminin altında Kadınları sorarsan onlar da öyle Şişeler de geminin altında, Güzin de Allahtan beni kimsecikler görmüyor Canımın istediğini yapıyorum Çırılçıplak sularda yıkanıyorum”
Önceleyin
“Önce bir ellerin vardı yalnızlığımla benim aramda Sonra birden kapılar açılıverdi ardına kadar Sonra yüzün onun ardından gözlerin dudakların Sonra her şey çıkıp geldi”
Gül
"Gülün tam ortasında ağlıyorum Her akşam sokak ortasında öldükçe Önümü arkamı bilmiyorum Azaldığını duyup duyup karanlıkta Beni ayakta tutan gözlerinin”
San
“Kırmızı bir kuştur soluğum Kumral göklerinde saçlarının Seni kucağıma alıyorum Tarifsiz uzuyor bacakların Kırmızı bir at oluyor soluğum Yüzümün yanmasından”