"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana dünyada başka bir hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. ‘’
"Sen, beni asla, asla tanımayan, bir su birikintisinin yanından geçercesine yanımdan geçip giden, bir taşa basarcasına üstüme basan, hep ama hep yoluna devam eden ve beni sonsuz bir bekleyiş içerisinde bırakan sen, kimsin ki benim için? ‘’
"Eğri ve yamuk yırttığımız kağıtlara hiç tahammül edemedik,her zaman kusursuz kağıt yırtmaya çalıştık.Kaldı ki sırf bu yüzden defterimiz hep erken bitti.Annem 'oğlum yiyor musun bu defterleri?' dediğinde hiç gerçeği söyleyemedim.Yine bundandır ki eğri ve yamuk insanlara hiç tahammül edemedik.Netliğin ve biçimin,doğrunun en beyazında yer almak istedik.Onları sayfa dışında bıraktık.Yeni gelen harflere ve cümlelere temiz bir alan bıraktık."
İtiraf etmeliyim ki arkadaşımın teorilerinin pratik doğasının bu taptaze kanıtı beni oldukça şaşırmıştı. Analiz etmedeki gücüne olan saygım harikulade bir şekilde artmıştı. Yinede aklımda hala bir şüphe dolaşıyordu. Hersey beni şaşırtmak için önceden hazırlanmış bir bölümdü, ancak hangi dünyaevi nesneyle beni kandırdığı ise anlamanın çok ötesindeydi. Ona baktığımda notu okumayı bitirmişti ve gözleri akli bir soyutlamayı gösteren bir halde boş ve donuk bir ifadeyle bürünmüştü.
Hemen tavlaya başladık. İlk oyunda yenildim; Paşa iyi tavla biliyordu. İkinci oyunda da yenildim; Paşa çok iyi tavla biliyordu. Üçüncü oyunda da yenildim; Paşa harkulade tavla biliyordu.
“Ben gerçekten kötü bir insan değilim. Ne aksi bir adamım ne de uysal biriyim. Ne namuslu ne alçak ne de onurlu biriyim. Ne bir kahramanım ne de bir korkak. Ben, hiçbir şey olamadım.”
On dört yaşımdayken karnımı doyurmak için bir parça ekmek çaldığımda beni zindana attılar ve orada tam 6ay bedava ekmek verdiler.Hayatın adaleti budur.
"Daha çok anlat," dedim.
"Hoşuna gidiyor mu?"
"Çok. Elimden gelse, seninle sekiz yüz elli iki bin kilometre hiç durmadan konuşurdum."
"Bu kadar yola nasıl benzin yetiştiririz?"
"Gider gibi yaparız."