Hani bedevinin biri gelip Müslüman olur ve çıkışta o tarihi (bed)duasını yapar ya; “Ey Muhammed’in Allah’ı! Cennetine bir beni bir de Muhammed’i al, başka da kimseyi alma” diye!
Modern dönemde bedeviliğin zihinlere hâkim olmasından ve kurban olduğum Allah’ın Türkiye’deki bizleri cennetine vekil olarak tayin etmesinden mütevellit siz “kurtarılmayı
Kurak iklimdeyiz, yağmur yok lakin
Dallama kütükler dallanır oldu.
Çobanlar insafsız, sürüler sakin
Çiftlikte ağalar sol’lanır oldu.
Erkekler kulakta küpe sallıyor,
Kadınlar tarlada çapa sallıyor,
Gücüne güvenen sopa sallıyor,
İstanbul'da Atatürk Bulvarı üzerinde Bozdoğan Kemeri'nin hemen yanı başında Belediye Müzesi yapılmış güzel medresenin kurucusu, 16. asır sonu saray ricalinden Kapı Ağası Gazanfer Ağa'dır. Padişah III. Murad üzerindeki sonsuz nüfuzuyla rüşvet yolundan büyük bir servet yapmıştı. O zamanlar İstanbul'da Rasim Ağa isminde namlı bir
Ebu Hanife zehirlendiğini anlayınca, zindanda ziyaretine gelmiş öğrencilerine, "Ölünce beni gasp edilmemiş bir toprağa gömün!" diye vasiyette bulundu ve vasiyetnamesini yazdırdı:
1-Arap olmayan müslümanların, anadilleri ile ibadet etmeleri meşrudur.
2-Bir insanının mü’min olduğunu ibadeti belirlemez.
3-Kimin cennete veya cehenneme gideceğini Allah'tan başka hiç kimse bilemez.
4-Beşeri (insani) ilişkilerde dindarlık ölçü değildir.
5-Namaz kıldırdığı için para almak helal değildir.
6-İmana dair son sözü Allah söyler.
7-Din için toprak gasp etmek (mülkiyeti başkasına ait bulunan bir malı zorla almak) meşru değildir.
8-Evlenme ve eş seçme hakkı kadının kendisine aittir.
9-Arapça kutsal dil değildir, kutsal olan anlamdır.
10-Allah'ın elçileri, Allah'ın kitabına aykırı konuşmazlar.
11-Kur’ana ve akla aykırı rivayetler, kaynağı ne olursa olsun reddedilir.
12- İslam'da evliya diye bir sınıf yoktur, mü’minler Allah'ın evliyasıdır (dostudur).
13- Cinayetin cezası, mü’min ve kafir için aynıdır.
14-Haram para ile hasenat (hayır işleri) yapılmaz.
15-Zulüm yapan idareciye hediye verilmez, hediyesi alınmaz.
16-İyiliği emretmek, kötülükten alıkoymak farzdır.
17-İslam akıl ve vahiy dinidir. Aklı olmayanın dini de yoktur.
İçimde uzayan her yol,
Çıkar gider dosta doğru.
Menekşe, nergis, ıtır, gül,
Kokar gider dosta doğru.
Zamanım yoğrulur gamla,
Birleşir sabah akşamla.
Ilık kanım damla damla,
Akar gider dosta doğru.
Gel bende gör, sen gel beni,
Durduramaz engel beni.
Görmediğim bir el beni,
Çeker gider dosta doğru.
Beynim fırın, bağrım tandır,
Yanarım hayli zamandır.
Sevgim bir yavru ceylandır,
Çeker gider dosta doğru.
Ne saklarım, ne gizlerim,
Yalnızca O’nu özlerim.
Tabutta bile gözlerim,
Bakar gider dosta doğru.
Akıl ve istidlâl sahibi, kendi fikrinin bir ürünü olarak ‘işte bu görüş gerçektir, doğrudur’ diye bir sonuca ulaşabilir. O görüş kendi zihninin, kendi aklının bir çıkarımı, kendi fikrinin bir ürünü olduğu için, ona yönelik sevgisi güçlenir. Bazen bu sevgi o kadar güçlenir ki, o görüşün doğruluğu veya yanlışlığı üzerinde düşünmesine engel olur. Hatta bu sevgi o dereceye ulaşır ki, o durumun yanlışlığını gösteren bir delil duyduğunda onu anlamaz, o delilin niteliğine vakıf olmaz, üzerinde durmaz. Aynen ‘Bir şeyi sevmen (seni) kör ve sağır eder’ denildiği gibi
Ülkemizde hemen her sahada kadrini bilmediğimiz kıymetler yaşıyor; buna mukabil medya ve diğer zorlayıcı unsurların reklamı ile pek çok kişi hiç de hak etmediği bir şöhrete ulaşıyor.
Seneler önce bir gazete “Kadri Bilinmeyenler ile Abartılanlar” başlıklı bir soruşturma yapmış idi. Benim de fikrimi almak istediler. Abartılanları bir yana koydum,
ÂSİTANE (-İ ALİYYE) "Eşik", dergâh" anlamındaki bu söz, büyük tekkeler için kullanılıyordu. Zamanla İstanbul için de geçerli oldu. Çünkü, herkesin işi burada sonuçlanıyor, en büyük ve yetkili makam İstanbul’da bulunuyordu. Bunun için de başkent Âsitane-i Aliyye (en yüce eşik) olarak anılmaya başlandı. Tanzimat'ta ise daha çok Dersaadet deyimi geçerli oldu.
Çin'de turna kuşunun yüzyıllar, hatta binlerce yıl yaşadığına inanılır. Çinli yazarlar turna kuşunu genelde "ölümsüzlerle" (hsien) birlikte tasvir ederler; bu kuşun ölümsüzleri taşıdığı düşünülür. Cenaze arabalarının üzerine turna kuşu çizilir; turna kuşu ölümsüzlüğe geçişi simgeler, aynı zamanda bilgelik simgesidir. Mutluluk Adası'na doğru yola çıkan efsanevi sekiz "ölümsüz"ün temsil edildiği tablolarda, gökyüzünde bunların sandallarını çeken turna kuşudur.