Okuduğum ilk Barış Bıçakçı kitabı oldu: Bir Süre Yere Paralel Gittikten Sonra. Kitap belli bir kronolojide ilerlemiyor. Bir ordan bir burdan anlatmış yazar. Kısmen zihni yorsa da bu durumu kanıksatıyor yazarın anlatımı. Karşı çıkmıyor hatta seviyorsunuz bunu, yazarın bir meziyeti bu da elbette.
İlk bölümü okuyunca birçok şey Canan karakteri etrafında şekillenecek hissine kapıldım ama ilerleyen yerlerde Canan bir veya iki kez çıktı karşımıza. Yazarın dili aktı gitti beni boğup sıkmadı. Zaten kitabı bir çırpıda okudum, bitirdim. Okurken size çok şey vaat eden kitap öyle bir şekilde bitiyor ki benim için tam manasıyla hayalkırıklığı oldu. Sonlar önemlidir, bitişler en iz bırakan şeydir bu hayatta. Öyle sönük, anlamsız şekilde bitti ki kitap iyi olan şeyleri bile götürdü diyebilirim. Beğendim diyemiyorum çünkü kitabın anlatmak istediğini bir yere oturtamadım ben. Boşlukta kaldı çoğu şey.
Kitaba dair iki şey akılda kalıcı geldi bana. Birisi Başak ve Umut'un oynadıkları "Babam Nerede?" oyunu. Babasız büyüyen iki çocuk için insanı etkileyen bir durumdu bu. Diğeri ise Selma'nın 2 sene önce ayrıldığı Umut'a 5 sene önce verdiği sözü tutmak için gidip o parkta beklemesi. Üstelik nişanlı olmasına rağmen. Bu durumun nişanlısının yerine kendinizi koyduğunuzda pek hoş olmadığı açık. Ama işte bu hayatta Selma gibi insanları hep üzerler. Bu kitapta benim kendimi en yakın hissettiğim kişi Selma oldu.