(Spoiler içerir)
Godot'yu beklerken... Basit dilinin altında yatan nedir? Aslında milyonlarca kelimeyle anlatılamayacak varoluş sancımızın aynasını sunuyor bu baş yapıt bizlere.
Godot nedir?
İki karakterin gevezeliği ile süre gelen bekleyiş de bir türlü gelmeyen godot kişiye göre değişir. 1984'teki 101 numaralı oda da nasıl ki her birimizin içinde sakladığı korku onu bekliyorsa; burada da gizemli godot, içimizdeki beklenti, hayatımıza anlam katmasını umduğumuz her şey... bir kurtarıcı, üst insan, umut, mutluluk, sevgi belki de ölüm...
Hayatın anlamsızlığı, saçmalığı tek düzeliği karşısında sabırla ya da sabırsızca her birimiz godot'yu bekliyoruz. Kimisi Vladımır gibi hala uyuyor kimisi ise her şeyin farkında olan ve uyanışa geçen Estragon gibi. Hangisi daha yeğdir? Alışkanlıklarımıza sarılıp avunuyoruz anlamsızlıklar sarmalında, yazarın söylediği gibi "Alışkanlık büyük bir uyuşturucu..."
Sisifos gibi baştan alacağımızı bilsek de her gün aynı yerden aldığımız kayayı yukarıya amaçsızca taşımaya devam ediyoruz. Baş karakterler gibi ölmeye bile üşenecek kadar da hayatı seviyoruz belki...
Pozzo ve Lucky'de değinecek olursam. Onlarda da birçok metafor gizli. Bu dünyada olup biten her türlü sömürgeciliğin temsilciliğini üstleniyorlar. İnsanın insana köleliği, devlet-millet, işveren-işçi, karı-koca vb...
Çocuk ise nadir de olsa aramızda var olan saflık, masumiyet, umut...
İyi ki de okudum dediğim kitaplar arasına giren tavsiye edebileceğim basit gibi görünen ama çok ama çok derin bir kitap...