...tuhaf bir şey olmuştu yeryüzünde. Aniden ortaya çıkan ve akılalmaz bir biçimde yayılarak bütün yerküreyi ele geçiren bir tuhaflıktı bu. Gülmeyi unutmuştu insanlar. Gülmeyi unuttuklarından ağız kenarları aşağı meylediyor,yanakları sarkıyordu herkesin.
Tuhaf bir karşılaşma bu, değil mi? Tuhaf bir konuşma. Hatta tuhaf bir ruh hali... Haklısınız, tuhaf. Üstelik az sonra anlatılacaklar da çok tuhaf göreceksiniz. Hatta bir çok insan için gereksiz. Ama ne yalan söyleyeyim, bu mevzuda yorum yapmak bile gelmiyor artık içimden. Öyle ya ,batan bir medeniyetin, yerle bir edilen değerlerin, her geçen gün biraz daha fazla yok edilen bir ülkenin harabeleri ve son şahitleri kimi neden ilgilendirsin ki... Artık herkes daha kolay taşıyabileceklerini tercih ediyor. Daha kolay anlayabileceklerini, hazmedebileceklerini... Sadece seyretmekle yetinebileceklerini...
Bir roman yazmak,
Zaman zaman içinde tek bir an'ı seçip kopartarak,
Giriş-gelişme-sonuca bağlanıncaya kadar ince ince
işlemek demektir;
An'dan Zaman doğurma sanatıdır roman,
Hakikati bozmaktır bir anlamda,
Samimi sahtekârlık...
Çünkü işin aslı,
Herkesin gayet iyi bildiği üzere,
Başı sonu olmaz hikâyelerin...
Bilmiyor ki özür dilemek de bir bağımlılık olabilir; yerli yersiz durmadan etrafındakilere "kusura bakmayın" dedikçe, bakılacak kusurları artar insanın.