Hüseyin Düver

Onlar insanların kafalarında kuruntulu düşünceler olurlar, gerçekte korkacak bir şeyin olmadığı yerde korku hayalleri olurlar, insanları hasta eden şeylere düşkünlük, umutsuzluğa hiç neden yokken umutsuzluk ögeleri olurlar.
Reklam
Sayın jüri üyeleri bayanlar baylar, çocuk kızlarla kalbi küt küt attıran, zevkten inleten ama bedensel olsa da her zaman cinsel olmayan ilişkiler peşinde koşan suçluların büyük çoğunluğu zararsız, yarım yamalak, nereye çekerseniz oraya giden pısırık gariplerdir. Toplumdan tek diledikleri oldukça zararsız."sapkınca" diye bilinen eğilimlerini, terli, ıslak sıradan,özel cinsel sapkınlıklarını tepelerinde polis ve toplum sıkıntısı olmadan doyurmaktır. Cinsel suçlular değiliz biz! Savaş sırasındaki yiğit asker gibi ırza da geçmeyiz. Mutsuz kendi halinde kuçu kuçu bakışlı beyleriz biz, yetişkinlerin yanındayken arzularımızı denetim altına alabilecek kadar toplumsallaşmışızdır, ne var ki supericiğine el sürebilmek için hayatımızın kaç yılını vermeye hazırız bilseniz! Kesinlikle cani olamayız. Şairler hiçbir zaman cinayet işlemez.
Sayfa 102Kitabı okudu
Siyasetin temeli olduğu söylenen "toplumsal tecrübe" diye bir şey yoktu. Yalnızca insanoğlunun daha az çaba yani daha az enerji harcamak, tasarruf etmek yönünde değişmez bir eğilimi vardı. Nesilden nesile bir tek bu eğilim aktarılıyordu. Toplumlar için de böyleydi bu. Osmanlı'dan başlayarak Batı'ya öykünmemiz bile bu yüzdendi. Batı'daki imparatorlukların astarı yüzünden pahallıya gelmeyen düzenli ordularına öykünmüştü Osmanlı. Daha az bedel ödeyerek daha kalıcı, daha işe yarar bir orduyu nasıl kurabilirim sorusunun yanıtı Batı'da olduğu için oraya yönelmişti. Batılılaşma diye büyüttüğümüz, yücelttiğimiz kökeninde bu vardı. Oysa Batı dünyası "tasarruf etmek" eğilimiyle birlikte "yaşamak" fikrinin de üzerine kurulmuştu. Yaşamamayı bir halt sanan biz mistik Doğulular Batı'nın asıl bu özelliğine öykünsek daha manidar olurdu. Bizi biz yapan bu "yaşamamak" fikri nedeniyle hiçbir şeyin peşinden gitmiyorduk, kahır çekiyorduk, ekşiyorduk, Eşreflişiyorduk.
Sayfa 138Kitabı okudu

Reader Follow Recommendations

See All
Çetin bu nesil bizden daha iyi besleniyor, vitamini bol gıdalar alıyor,kundağa sarılmıyor, başları arkadan basık olmasın diye yan yatırılıyor, her gün banyo yapıyor değil mi? Olanakları daha iyi, çağımızın iletişim ağı, dünya ellerinin altında değil mi? Çetin sen de bir şey söylesene, Çetin bizi eziyor bu çocuk, mükemmelliğinden bir damla da bizim tasımıza koysun diye ağzımız açık bekliyoruz Çetin. Çetin bari kuyruk sallama!
Sayfa 131Kitabı okudu
"Yalnız başına gitmene müsaade etmeyeceğim." "Ben de yanımda gelmene müsaade etmeyeceğim. Ne yapabileceğini sanıyorsun? Benimle dövüşebileceğini mi?" "İkiniz de kapayın çenenizi." dedi Zamira."Tanrılar aşkına Jerome. Arkadaşın şu an planladığın şeyi yapmasına izin vermem için daha bu sabah beni ikna etmeye çalıştı." "Ne?" Jean dostuna dik dik bakarak dişlerini sıktı." Seni gidi sinsi herif bunu nasıl yapar-" "Ne? Senin bana yapacağın şeyin aynısını yapmama mı kızıyorsun? Seni gidi kendini beğenmiş, götü kalkık herif. Seni çok fena-" "Beni çok fena ne yapacaksın ha?" "Üstüne atlayacağım ve beni evire çevire döveceksin" dedi Locke "Sonra da kendini berbat hissedeceksin. Buna ne dersin ha?"
Reklam
Dünyayı küçük olarak mı yoksa büyük olarak mı görmek daha yararlıdır? Bu şu anlama geliyor. Sıradan insanlardan çok büyük farklılık gösteren büyük adamlar, komutanlar, güçlü devlet adamları, iyi yada kötü karakterli fatihler ve hükümdarlar hrhalde öyle yaratılmış olmalılar ki dünya onlara küçük bir satranç tahtası gibi görünüyordur. Aksi halde
Sizin gibi gençlere duyduğum bu sevgi belki de çocuğumun olmamasının yerini alan anne sevgisidir. Bir oğlan çocuğuna duyduğum özlemdir. Sen buna sapıklık diyeceksin. Peki ya siz erkekler? Emdiğiniz memelerimizle, sizi doğuran ana rahmimizle neden bu kadar ilgileniyorsunuz? Onlara yeniden kavuşmak tekrar annesinin memesini emen çocuk olmak istemiyor musunuz? Kadının bedenini severken yasak olduğunu bildiğiniz halde annenizi sevmiş olmuyor musunuz? Sapıklık bu işte. Aşk bütünüyle sapıklık zaten, sapıklıktan başka bir şey de olamaz. Neresinden bakarsan bak karşında her zaman sapıklık görürsün.
Belirtmek isterim ki hırsımız ne kadar çok artarsa iğrenme yeteneğimiz de o kadar büyüyor. Bu şu anlama geliyor. Aslında dünyaya ve dünyanın sunduklarına ne kadar içten bağlanıyorsak iğrenme yeteneğimiz o kadar büyüyor.
Tanrı her şeyi yapabilir. Yalnızca bizim iyi olarak nitelendirdiğimiz şeyleri yapsaydı, O'nun her şeye kadir olduğunu söyleyemezdik; o durumda evrenin yalnızca bir bölümüne hakim olurdu ve O'ndan daha güçlü O'nu gözetleyen ve yaptıklarını yargılayan başka bir varlık daha olurdu. Böyle olunca da ben, daha güçlü olan o 'bir başka varlığa' tapardım.
Erkek olmak herhalde zordur. Bir kadın dünyadaki yerini bilir. Biz hayat doluyuz. Kadın bir çiçek ve meyvedir. Çocuklarımızın bir parçası olarak ileri gideriz. Ama bir erkek... Siz meyvesiz bir dal gibisiniz. Öldüğünüz zaman arkanızda önemli bir şey bırakmayacağınızın farkındasınız. Bence bu yüzden öfke dolusunuz. Belki öfkeniz kadınlarınkinden çok değil. Belki içinizdeki öfkenin gidecek yeri yok o kadar. Belki o öfke arkasında iz bırakmak için çırpınıyor. Dünyaya vuruyor. Sizi düşünmeden hareket etmeye zorluyor. Didişmeye kudurmaya. Resim yapıyor, bina dikiyor, dövüşüyor ve gerçekten daha büyük hikayeler anlatıyorsunuz.
Reklam
En fazla şeyi cevap veremediğimiz sorulardan öğreniriz. Bunlar bizi düşünmeye sevk eder. Bir insana tüm cevapları verirsen elde ettiği tek şey bazı hakikatler olur. Ama ona bir soru verirsen kendi cevaplarını kendi arar. Böylece cevapları bulduğu zaman o cevaplara kıymet verir. Soru ne kadar zor olursa cevabı da o kadar çok ararız. Aradıkça daha çok şey öğreniriz.
Sayfa 645Kitabı okudu
Biz insanlar bir şeyi sevdik mi severiz. Mantığın burada yeri yoktur. Hatta mantıksız sevgi pek çok açıdan gerçek sevgidir.Sevmek için sebep oldu mu herkes sevebilir. Böyle bir şey cebinize bir peni koymanız kadar doğaldır. Ama bir sebep olmadan sevmek... Kusurları bilip onları da sevmek. İşte bu nadir saf ve mükemmel bir şeydir.
Yaş ilerledikçe çoğu şey eskir. Ellerimiz ve sırtlarımız esnekliğini kaybeder. Gözlerimiz körelir. Cildimiz kartlaşır ve görünümümüz bozulur. Tek istisna sesimizdir. Doğru bakılan bir ses zamanın ve sürekli kullanımın etkisiyle güzelleşir
Ne zaman bir kırbacın şaklamasını duysam, ki bu başka bir anıdır- aslında anıdan çok bir algı. Tüm omurgamda bir ürperti hissederim. Yılanbaşlı silahlardan gelen o dehşetli darbe ve bunu izleyen uyuşukluk kolayca unutulabilen bir şey değildir. Bu kırbaçlar derinizi ısırır ve bütün bedeninize büyülü enerji dalgaları yayar. Kaslarınızı çatırdatak sınırlarının ötesinde geriveren dalgalar. Mezzoberranzan'ın uğursuzluğunun sonu gelmez saldırılarıyla gölgelenmiş o yıllarda herhangi bir mutluluk yaşadım mı, yoksa yaşamımın o ilk dönemleri, takip eden yıllardan çok daha acı verici miydi ki zihnim anıları gizliyor emin değilim. Tüm çabalarıma rağmen anımsayamıyorum. Sonraki altı ayı daha iyi algılayabiliyorum. Ancak o günlerle ilgili en iyi hatırladığım şey ayaklarımın görüntüsüdür. Genç bir prensin yukarı bakmasına asla izin verilmez.
"Başkalarını mahkum edip hemen arkasından kendini yargılamamak mümkün olmadığına göre, başkalarını yargılama hakkına sahip olabilmesi için insanın kendisine yüklenmesi gerekir. Her yargıç sonunda kefaret çektiğine göre ters yönde yol almak ve sonunda yargıç olabilmek için kefaretçi olmak gerekir."
44 öğeden 16 ile 30 arasındakiler gösteriliyor.