Henüz yanlız milli kalkınma işleriyle uğraştığı sıralar, Mussolini bize demişti ki: "bir defa köylü şehre gelirse, onu caddelerden söküp tarlaya götüremezsiniz, şehri tam vaktinde köye götürmeye çalışınız!"
Ölüm, bir yaşı ile bin yaşı arasında aynı şey.. Yok olmanın ıstırabı var olanlar içindir. Ben ölüm korkusunu, ölüm sonrasını düşünenlere bırakmış olanlardanım..
Söz vermiştim kendi kendime: Yazı bile yazmayacaktım. Yazı yazmak da bir hırstan başka ne idi? Burada namuslu insanlar arasında sakin, ölümü bekleyecektim; hırs, hiddet neme gerekti? Yapamadım. Koştum tütüncüye, kalem kâğıt aldım. Oturdum. Ada'nın tenha yollarında gezerken canım sıkılırsa küçük değnekler yontmak için cebimde taşıdığım çakımı çıkardım. Kalemi yonttum. Yonttuktan sonra tuttum öptüm. Yazmasam deli olacaktım.
Cenazesini taşıyanlar bile onu değil, başka şeyler konuşacaklar, ağlayan bile olsa ölüye değil, ölüme ağlayacaktı. Bu kadar merhametsiz bir ölüm ne büyük cezadır!
Batıda hiçbir parti, "iktidar oldum" diye, 20.000 üyesini devlet hizmetine alamaz. Batıda hiçbir başbakan, yalnız kendi memleketinin yollarının yapılması için, devlet ihalesi açamaz.
Mafya ile, çetelerle, yargısız infaz örgütleri ile vb. İlişiği duyulan hiç bir devlet memuru hiçbir milletvekili, hiçbir bakan ve başbakan, hatta cumhurbaşkanı, yerini koruyamaz. Çünkü devlet, adalet dengesine değil, çıkar dengesine oturtulmuştur. Adaletin gözetimi, millet meclislerinde, millet meclislerinin gözetimi medyaya bırakılmıştır. Medya, devletin ve halkın gözü kulağıdır. Olayları duyar, görür ve açıklar.
Sevgili dostum, mutluluğumuz her zaman ayak tabanlarımız ile kafatasımızın üstü arasında yer alacaktır ve ister bir milyona ister bin franga mal olsun, içsel mutluluk algımız hep aynı kalacaktır.
Sen benim kadınım, bir rüya derinliğinden geliyorsun
Çoçuğumun o uzak derinlikten "baba" diye seslenişi gibi
Boğuk karanlığından ormanların, boğuk ve yeni bir sesle..
Şairler vardır
Ülkelerinin güneşi tutuşur şiirlerinde
Denizleri nefes alır..
Şairler vardır
Şiirleri bayrak gibi yükselir alanlarda
Ve halklarına
Ekmek ve su ve sevinç gibi gerekli..
Ah, o şairler gibi olabilsem ben de
Yeter sesim
Anlatmaya
Yaşadığımız bütün bu şeyleri..
İnsanların çöpten topladığı ekmeği de elinden almak ister gibiyiz. Solcuları öyle görüyorlar. Onlara diyoruz ki : ' koy o ekmeği geri. Biz sana daha onurlu, daha eşit ekmek vaat ediyoruz.' Niye inansın? İnsanlık tarihinde bir kere bile eşit dağıtılmış mı bu ekmek? Dağıtanı sağ bırakmışlar mı? Niye bu acayip hayal için yiyebildiği ekmeği bıraksın?
Nisa
136- Ey iman edenler! Allah'a, Peygamberine, Peygamberine indirdiği Kitab'a, ve daha önce indirdiği kitaba iman edin. Kim Allah'ı, meleklerini, kitaplarını, peygamberlerini ve ahiret gününü inkâr ederse sapıklığın en koyusuna düşmüş olur.
Zenginlerin böyle tuhaf bir yanı vardır filipina. Yoksulluğun üzerini üniformalarla örterler. Sanırım birinin kendilerine kölelik etmesi fikri rahatsız ediyor onları. O yüzden bir insandan başka bir şeye benzetmeye çalışıyorlar hizmetkarları. Üniformalar bu işe yarar, sakın unutma bunu ve asla bir üniforma giyme.